Referandum sonrası Türkiye Cumhuriyeti yeni bir sisteme girmiş bulunuyor. Fiili durum bu iken bazı kesimlerin yeni sisteme uyum sağlamada sorunlar yaşadıkları gözlemleniyor.  Hassaten ana muhalefet görevi üstlenen Cumhuriyet Halk Partisi’nde biraz da sandıktan çıkarmak istedikleri neticenin gelmemesinden kaynaklanan bir tedirginlik yaşanıyor.

CHP sandıktan ne çıkarmak istiyordu da çıkaramayınca böyle nihayeti zevalle sonuçlanabilecek bir panik havası başladı? Bu soruya farklı bakış açılarına istinaden muhtelif cevaplar verilebilir. Akla ilk anda geliverenleri tadat kabilinden şunları söyleyebiliriz.

Millete rağmen siyaset yapmak. Ne yazık ki bu tarz siyaset üretmek bir Cumhuriyet Halk Partisi klasiği haline gelmiş bulunuyor.

Sayın okur! Cumhuriyet Halk Partisi referandum neticelerini içselleştirememede mazurdur. Sandıktan çıkan netice nihayet bu milletin tercihidir. Milleti karşısına alan, onun talep ve beklentileriyle örtüşmeyen bir tarzı siyaset icra eden yapının milletin kararını kabul etmemesinden daha doğal ne olabilir? İşte, CHP’nin de yaptığı budur. Milletin hür iradesiyle ortaya koyduğu herhangi bir kararı kimse bu partiye gönülden kabul ettiremez. Eğer aksi söz konusu ise yani tıpkı kırklı yıllardaki gibi cenazeleri kaldıracak din adamı bulunmayacak bir ortam oluşursa CHP halkın din öğretimi talebine cevap vermek zorunda kalır ve imam hatip okullarını açar. Ama unutmayalım bunu isteyerek değil kerhen yapar.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin esas görevi Kemalist dünya görüşünü Türkiye’de tabana yaymak ve benimsetmekti. CHP, özellikle bürokraside sahip olduğu reel iktidar sayesinde yılladır bu misyonunu gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Referandumu, Türkiye Cumhuriyetinin geçmişten beri süregelen gidişatının daha yeni ve kaliteli  bir yola girmesi diye algılayamadılar. Devlet zihniyetindeki evirilmeyi göremediler. Tam aksine onlar bu süreci gidilen yoldan geri dönmek şeklinde telakki ettiler.

CHP’nin sanki bu milletle bir problemi var. Ana muhalefet partisi mensuplarının seyrek te olsa halkla temas ettiklerinde onlarla hemhal olamama bibi bir psikolojinin içine girdiklerini görüyoruz. Vatandaşın evlerine ayakkabılarını çıkarmadan girmeleri, cenaze taziyelerinde usul-erkân konusundaki acemilikleri milletle kaynaşamadıklarının bariz tezahürleri olarak göze çarpıyor. Yani Kemalist politika tarzını düstur edinen CHP, aslında Atatürk’ün partisi diyerek bir nevi itibar kazandığını iddia ederken Kemalizm’in elitiz gruplar üretmesinin ceremesini ödüyor.

Devlet olma görevini icra eden kadroların siyasi partilerin katıldığı seçimlerle değişmediği bilinen bir gerçektir. Milletin beklentisi devlete hâkim olan kadroların zihniyetinin değişmesidir. Dolayısıyla CHP zeval bulmaması için evirilmesi gereken bir partidir.

Referandumda “evet” oyu veren vatandaşlar bir parti tercihinden ziyade zihniyet tercihi yapmışlardır dersek herhalde bir hakikati ifade etmiş oluruz.