Ömrümüz okullarda, öğrencilerin arasında geçiyor.Bir zamanlar öğrencilik yapıyorduk,şimdi rollerimiz değişti öğrencilere öğretmenlik yapmaya çalışıyoruz.Yıllardır eğitim, öğretim faaliyetlerinin içinde öğrencilerimizi okul hayatında, hayat okuluna hazırlıyoruz.Son yıllarda bu konuda gerek eğitim sisteminden gerekse toplumsal değişimden kaynaklı farklı sorunlarla karşılaşıyoruz.Öğrenci davranışlarını değerlendiren kurullarımızda daha çok olumsuz tutum ve davranışlar yansıtan öğrencilerin durumlarını görüşüyoruz.Kısaca okullarda öğretmenler sınıfta daha çok problem çıkaran çocuklarla uğraşırken,idare de bir o kadar davranışlarıyla dersi engelleyen,okulun eşyalarına zarar veren,kısaca kurallara uymayan sorunlu kişilerle mücadele ediyor.Bunun yanında başarılı öğrencilere zaman kalmıyor ya da çok az zaman ayrılıyor.

Evde yere çöp atamayan bir öğrenci için okulda yerlere çöp atmanın çevreyi hoyratça zarar vermenin arkasındaki acı gerçekler neler olabilir? Yine evindeki eşyalara zarar vermeyen kişiler okulda kırıp döken bir kişiliğe nasıl bürünüyorlar. Özetle evde normal davranışları olan çocuklar ve gençler okulda  tepkisel davranışları dikkat çeken bir canavara nasıl dönüşüyorlar? İsterseniz bunları görev yaptığınız okuldaki öğrencilere ya da varsa evinizdeki çocuğunuza sorun.Yapanlarda dahil,soruna şahitlik edenlerin söyleyecekleri çok şeyler olduğunu görürsünüz.Devlet malının bekçisi ve gerçek sahibi maalesef yok.Kişisel okul eşyasını kaybeden birisi ortalığı ayağa kaldırırken iş okulun eşyalarına gelince “görmedim ,duymadım, bilmiyorum.” Sözleri duyarsınız. Okulun ortak mallarımızdan olduğunu unutur, korunmasını üstlenmeyiz.Bu bencilliğin faturasının sonuçta yine bize kesildiğinin idrakinde değiliz.

Biz önce annelerimizi çalışma hayatının keskin dişlilerine kurban verdik. Bunu daha iyi bir hayat standardı için yaptığımızı zannettik. Daha sonra çocuklar bakıcı elinde farklı görgü ve terbiye yöntemleriyle büyüdü.Anne sıcaklığını,sevgiyi hissetmemiş çocukları birde topraktan koparınca bedenen obez, ruhen kırılgan,içine kapanık,her şeyden sıkılan,zoru görünce kaçan,eğlenmeyi yaşama zanneden,sınavları stres,okumayı zahmetli,düşünmeyi gereksiz,iyiliği enayilik olarak gören yeni bir nesil ortaya çıktı.Bu eser biz büyüklerin; bunun yanında parçalanmış aileyi eklerseniz işte size okula gelen ve mutsuz çocuklar.Varlıklı ancak tatminsiz öğrenciler.Yaptığımız ihmalin faturasını  elbette bize ödetecekler.Ancak bu faturanın en kabarığını eğitimciler ödüyor.Bu düşüncelerimize itiraz edenler olacak ve  diyecekler dünya böyle, biz ne yapabiliriz?Evet galiba biraz haklısınız siz düzeni değiştiremezseniz ya düzene uyarsınız ya da kendinize düzen içinde yeni bir düzen inşa edersiniz.

Madem çalışma hayatı var ve çocuklar ihmal ediliyor. O halde zararı azaltıcı çalışmalar yapmak gerekir.Bunların başında bu günlerde konuşulan doğum yapan kadın çalışanlara verilecek izin sürelerinin uzatılması,emekliliklerinin erkene çekilmesi, esnek evde çalışma modellerinin geliştirilmeleri gündeme geldi.Bu önerilerin yerinde olduğunu düşünüyorum.Hatta bütün kurumlarda kaliteli kreş,çocuk bakım evleri ve aile destek eğitimi sayılarının artırılması gerekir.Son yıllarda engelli vatandaşlarımızla ilgili yapılan çok önemli çalışmaların engelli olmayan fakat engel çıkarmaları muhtemel diğer kişilere de yapılması ve sosyolojik olarak gidişatın normalleştirilmesi şarttır.Evde ev hanımlığının yanında iş yerinde günde sekiz saat çalışmak zorunda kalan bayanlar yük altında ezilmekte gerek madden gerekse manen bunalım geçirmektedirler.Birde bazı eşlerin vurdumduymaz tutumları eklenince kadınlar annelikte yarım,eş olmakta yarım,iş yerindeki işlerde yarım kalıyor.Ortaya yarımlardan oluşan ve iki tanesinin bir bütün yapmadığı yeni sorunlar çıkıyor.O halde biz erkekler eşlerimizin yükünü paylaşarak onların mutluluğuna katkıda bulunabiliriz.Değilse  “Çocuklar  Neden Böyle Davranıyorlar?” sorusunu daha çok sorarız.Ne dersiniz? ([email protected])