Maarif, talip olana irfan kazandırmak demektir.

Muhtelif lügatlara baktığımızda “maarif” sözcüğünün mukabili olarak bilgi, kültür kelimeleri görülüyorsa da bilgi ve kültür kelimeleri ya da tarifleri maarif kavramının manasını vermekten uzaktır, eş anlamlı kelimeler hiç değildir. O halde maarif kelimesinin ‘etrafın cami, ağyarını mani’ tanımını nasıl yapabiliriz?

Evvela “maarif” kavramının manasına vakıf olabilmek için “irfan” mefhumunun anlamını idrak etmemiz icap eder. Keza, irfan, maarif ve marifet kelimeleri hep aynı kökten türeye gelmişlerdir.

"En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir." – Atatürk

***

Her cümlemize onunla başlamayı pek sevdiğimiz “eğitim” kelimesi de tam olarak “maarif” kelimesinin anlamını karşılamakta pek kifayetsiz kalır. Zaten “eğitim” kelimesi de başlı başına sahih bir kavram değildir. Burada meslektaşlarımıza bir çağrı yapmak istiyorum:

Biz yavrularımızı eğitmeyelim. Eğitmek yerine onlara maarif verelim. Çünkü eğitmek, eğitenin sözünü dinleyecek adam yetiştirmek faaliyetidir.  Askeri eğitebilirsiniz ama sivilleri kukla yapamazsınız. Eğitim kelimesinin tahtında müstetir bir “faşizm “ ruhu var gibi geliyor.

Kimse kusura bakmasın, sirklerdeki maymunlar ve köpekler de eğitilirler, ama onlara maarif verilemez. İnsanoğlu eğitilmemelidir, ona maarif verilmelidir; doğruyu, iyiyi, güzeli, yükseği ayırt edebilecek bilgilerle donatılmalıdır. “benim dediğimi yap!”, bu eğitmektir. Düşün, aklını kullan ve sana öğretilenlerin ışığında doğru olanı yap, bu da maariftir. Zira sen artık aldığın bilgiler doğrultusunda iyiyi kötüden farik edebilecek bir yetenek kazandın. Yeteneğini kullan, yetkine göre hareket et de insanlık âlemi senden müstefit olsun. Aksini yaparsan bütün bir cihan senden müşteki olur ve sen bir baği olursun. Yani bu günlerde örneklerine her yerde rastladığımız eğitimli anarşistler gibi.

***

 

Eğitim, askeriyede zarurîdir; çünkü astlar, üstlerin söylediklerini yapmaz ve emirleri yerine getirmezse, hiçbir şey olmaz. Orduda kendi kafanı kullanmak gibi bir özgürlüğün olamaz, orduda emir yerine getirilecek, tâlim edilen, eğitim yapılan hususlar yerine getirilecek ki yukardan birisi emir verdiği zaman, en uçtaki birisi o emri tatbik edebilsin. Ama bu, sadece askerlikte olur.

Bunun dışında eğitim, jakoben bir sistemle, “benim dediğimi yapacaksın! Parmağımı şıklattığım zaman sağa bakacaksın, elimi kaldırdığım zaman kuyruğunu sallayacaksın!” zihniyetiyle gerçekleşmez. Evvelâ eğitim yerine, maarif kavramını ikâme etmeliyiz. Bunu günümüze uyarlarsak; kişiyi araştırmacı yapabilmek, meraklarını tatmin edecek imkânlara kavuşturacak ortamı yaratabilmek için eğitim değil, maarif gereklidir.

Eğitimde, eğitenin dediğini yapacak adam yetiştirmek esastır. Oysa “maarif”te, yâni irfan kazandırmak faaliyeti ve çabasında, kişiyi doğruyu, güzeli, iyiyi, yükseği seçebilme kabiliyeti kazandırmakla mücehhez kılmak esastır.

Yetiştirdiğimiz elemanlar teçhizatlı olsun.