Yeter ya, ne olacaksa olsun.

Birisi kapatacağım diyor, öteki ise kapatamazsın diyor.

Zıtlaşma anlamsız gerginlikler oluşuyor.

Öyle oluyor ki aile bireyleri arasında bu meseleden dolayı kırgınlıklar meydana gelmeye başladı.

Artık kim ne yapacaksa/yapabilecekse onu yapsın.

Bu mesele bu kadar gündemde kalmamalıydı.

Son açıklamalar da işi daha da garabet hala getirdi.

1 Ocak 2014 tarihinden itibaren yeni dershanelere ruhsat verilmeyecek diyen Bakan’a dershane lobisi çok sert bir yanıt verdi: dershanelerin her yıl ruhsat yenileme zorunluluğu yok ki.

Şimdi veliler de öğrenciler de şaşırmış vaziyetteler.

Hatta gelinen nokta dershane çalışanlarının bile aklını karıştırdı.

***

Bu arada dikkatlerden kaçan bir noktaya dikkatinizi temerküz ettirmek istiyorum.

Bu kavganın ceremesini kim çekiyor, faturayı kim ödüyor?

Kim olacak, evlatlarımız…

Vakıanın bir problem yumağı haline gelmesinde hiçbir dahli olmayan çocuklarımız bu sorunun altında eziliyorlar.

Okuldan gel, çantanı at, kıyafetini değiştir.

Bir şeyler tıkıştır ve dershane çantanı ya da klasörünü al yallah dershaneye.

Oyun oynamaya zaman yok, arkadaşlarınla vakit geçirmeye fırsat yok, dinlenmeyi unut, spor yapmayı geç, kitap bile okuyamazsın.

Sorumlu kim, elbette sistem.

Peki ya suç ortağı, yardım ve yataklık eden kim?

Çocuklarını yere göğe sığdıramayan veliler.

Çünkü evladını her gördüğünde ona derslerinden söz eden, notlarını hatırlatan, falanca çocuğun ne kadar yüksek not aldığını dillendiren veliler bu memlekette var olduğu müddetçe bu çocukların bu dertten kurtulması mümkün mü?

Yani bu günün velilerinin bir kısmı eğitim adına çocuklarına zulmediyorlar.

Evet, garip ama gerçek.

Eğitim adına çocuğunu yarış atına benzetmek, devamlı kamçılamak, daha daha demek…

Biraz da bu dershane olayını veliler abartmıyor mu?

Sabahtan akşama kadar okul bahçelerinden çıkmayan bu kadınların evlerindeki işlerini kim görüyor diye hep merak etmişimdir.

Güya çocukların eğitimi ile ilgileniyoruz diyerek okula geliyorlar.

Öyle allanıp pullanıp okul bahçelerini doldurmak neyin nesi.

Bazen öyle oluyor ki bahçeden çıkmak için yol bulamıyoruz.

İşte böyle ortamlarda bol bol dershane dedikodusu yapılıyor, çocukların sınavlardan aldıkları notlar karşılaştırılıyor, kıyaslamalar yapılıyor.

Okul bahçesinde duyduğu haberleri evine taşıyan hanımlar nasıl yaparız da çocuğumuzu dershaneye göndeririz diye evin beyinin başının etini yiyorlar.

Tabi netice de onların dediği oluyor ve çocuğumuz yarış pistine girmiş oluyor.

Ondan sonra velinin yarış hırsı çocukta okulu ikinci plana atan bir karakter oluşturuyor.

İşte esas sorun bu.

Biz veliler çocuklarımıza bu yükü kendimiz yüklüyoruz.

Okulun katkı payını verirken zorluk çıkaran veliler on katını yirmi katını dershaneye verebiliyorlar.

Ne olacak bu hal?

Dershanelere velileri mi göndersek.

Ne dersiniz, fena olmaz, değil mi?

Çözüm önerileri bir sonraki yazıda.

Adil Gülmez

[email protected]