Her okulun kendine has yönetim biçimi vardır. İlk okullar, Orta okullar, Liseler her biri ayrı bir tarzda yönetilmeye mecburdur. Bir de bunların özellikle lise kısımları içerisinde ayrışan bir yapısı söz konusudur. Özellikle İmam Hatip liseleri ve Meslek liseleri tam ve ayrı bir özellik ve özerklik arzeder. Öğrenci yapısıyla öğretmen kadrosuyla ve mesai anlayışı ile çok farklılıkları olan bu okulların son zamanda özellikle MTAL ismini alan kısımlarında yapılan yenilikler ciddi boyutlardadır.

          Biz okulların kendisine emanet edildiği o gizli kahramanlardan biraz bahsetmek istiyoruz. Ancak küçük bir hatıra üzerinden yürüyelim. Daha önce çalıştığım bir okulda hafta sonları ücretsiz kurs bile yapmış olan kardeşiniz, yılların öğretmeni olması ders esnasında da gayretinden hiç bir şeyi eksiltmemiş birisi iken nasip üzere okul değişimi söz konusu oldu tayin ile. Yeni okulum gerçekten yep yeni kurulan bir okul olunca ucundan kenarından yöneticiliğe bulaşma başlamıştı. Ders programı yapmak, o zaman kulanılan kurum netle ilgilenmek, öğrenci ve öğretmen devamlarını takip etmek vb bir çok (bir sürü) işi ben yapıyordum gayri resmi müdür yardımcısı olarak.

          Eski okuluma bir ziyaret yaptığım esnada eski müdürümle oturduk hasbıhal ediyoruz. O ne var ne yok deyince ben bir anda yahu müdürüm bütün yük idarenin omuzlarında imiş. Ne kadar çok iş varmış yahu falan derken karşımda anlaşılmanın verdiği bir memnuniyete şahit olmuştum. Hakikaten de insan nerde ise orası çok önemli ve zahmetli, yoğun ve yorucu diğer yer rahatmış gibi geliyor olabilirse de idarenin ciddi bir yükü olduğunu iş başa düşünce görmüş ve farkındalığa ermiştim. Hala aynı kanaatteyim.

          Şimdi ise her iki tarafın öneminin farkında olarak ve hakkını teslim ederek bir şeyler paylaşalım inşaallah. Öncelikle okullar devletin koruması ve gözetimi altında olmaya hem mecbur hem de muhtaçtır. Siyaseten okulların art niyetli olarak kullanılmasını engellemenin başkaca yolu da bulunmamaktadır. O halde okul milletin ortak adresi olarak kalitesi yükseltilerek ve zamanın gerektirdiği yenilik ve hizmetleri üreterek hayatlarını sürdürmeye başlamalıdır. Otuz yıl önce ki okulla bu gün ki okul arasında ki fark sadece malzeme kalitesi ve mevcutların düşüklüğü zaviyesinden karşılaştırılırsa zarardayız demektir. Halkın kaliteli eğlenmek için bile tercih edebileceği ortamlar haline getirilmesi gereken mühim alanlardır okullar, bahçeleri ve spor salonları. Bu konularda örnek çalışmalar çıkacaktır diye düşünüyorum.

          Okul yönetimlerinin kıyafet bekçiliği ve para tahsildarlığı ile uğraşmaksızın sadece eğitimin yerel kalitesini yükseltme çabası içerisinde olmasını temin etmenin yolları aranmalıdır. Mahalle kültürünün ve toplu/m/ca paylaşımların merkezi olması gereken; çocukların en çok zaman geçirdikleri yer olan okulların hayat bulması gerekiyor. Bahsettiğimiz işlerin yapılabilmesi için bir yandan yasal zeminlerin tadil edilmesi bir taraftan farklı bakış açıları ile dünyadan örnekler alınarak yeni yöntem, yönetim ve eğitim tekniklerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

          Özellikle bir Prof. Dr. ve eski bir vekil kişinin bir liseye atanmasında ki bakış açısı biraz daha temellendirilmelidir. Akademik kariyer yapan kişilerin özellikle eğitim ve kamu yönetimi alanlarında ki akademisyenlerin doktora vb çalışmalarını okulları bizzat yöneterek icra edebilmelerinin önü açılmalıdır. Bu arkadaşların icraları bulundukları durumun / konumun tezi mahiyetinde değerlendirileceği gibi alanda ki gödüklerini raporlaştırmaları da yeterli sayılabilir. Tabi bu arada alan tecrübesi olan akademik personel eğitimini ve eğitim materyal üretimlerini de ona göre yapacaktır. Havada kalan ve uygulama ile irtibatı kesilmiş olan gecikmeli eğitimler yarar sağlamadı yıllardır. Bu yüksek öğretim kurumlarından bu anlamda ve okullarda hakiki alanda istifade etmek artık zaruret arzetmektedir.

          Okullarda en büyük sorun sadece öğretim değildir elbette. Ancak ahlaki; milli refleks ve davranış eğitimleri bazen gerekirse sair eğitim öğretim faaliyetlerinin de önünde ele alınmalıdır. Evde en küçük bir uyarı hatta davranış ve konuşma konusunda bile eğitim almamış çocukların sayısı hiçte azımsanmayacak kadar çoktur. O bireye / çocuğa okul da bir şey veremezse okul hayatı sonrasında hayatta kim bu vazifeyi ifa edebilecektir. Kim o aileye yanlış yaptığını söyleyip gerekirse aileyi eğitmeyi düşünecektir. Okullarda anne ve babaların eğitimi üzerine de yoğunlaşılmalıdır. Yani bir şekilde okula yolu düşen herkese emek ve mesai harcanmak suretiyle topluca ve büyük bir eğitim kalkınması programına geçilmelidir.

          Okullar / Bakanlık artık gerekli (!) gereksiz yazışmalar ve benzeri kırtasiye işlerinin azaltılması hatta gerekmedikçe yazışmaların olmaması gereken yeni bir dönemi başlatmalıdır. Bir okul müdürü tüm işini bırakıp sadece yazışmalara cevap vereceğim dese bir tane bile öğrenci ya da veli ile ilgilenmesi dahi mümkün olamayacaktır. Merkezi eğitime ihtiyaç duyulmasının sebepleri yerelde denetim ve işlerde aksamaların bedelinin olmaması dolayısıyladır. Artık her okul kendi rüştünü ispat için içerden gelen dinamizm ile hareket etmelidir. Dışarıdan ve uzaktan yapılan talimnamelerle işlerin yürütülmesi çok zaman kabul de görmemektedir. Çünkü emredilen şeylerin gereği ve ne kadar ihtiyaç olduğu düşünülmeden mecburi icra sadedinde kalmaktadır.

          Zaman artık işlerin uzaktan değil yerelden ve birebir okul bazlı ele alınması gereken bir zamandır. Yani tüm ülke sathına uyum ihtimalinin de ötesinde ilçe bazında bile değişik şartlar ve imkanlar söz konusudur. Her okulun maddi ihtiyaçları asgari düzeyde giderildikten sonra eğitim ve sosyal aktivite iç donanım için yeterli imkanlar oluşturulmalıdır. Bilişim dersi olup üç beş bilgisayar ile sadece resmi işlemleri yürütebilmek çelişkisi ne zamana ne de zemine uymamaktadır. Eğitim öğretimin zeminini çevre ile de değerlendirip okullar hayat olsun çalışmasının fikrini oluşturan sayın Ömer Dinçer ülke sathında en yaygın kurum olan okulların işlevselleşmesi adına önemli bir devrim hedeflemişti. Ancak gelinen nokta onun dahi yeterince anlaşılmadığını ortaya koymaktadır.

          Okullaşma oranı kadar halkın kılcal damarlarına ulaşım için bir imkan olan bu kurumların hem ekonomik hem de işlevsel kullanımı noktasında çok daha etkin çalışmanın ortaya konmasına imkan tanınmalıdır. Toplum kendini dinleyen ve kendine ulaşan kurumların saygınlığını daha yüksek olarak ortaya koymaktadır. Özellikle Bakanlığın uygulamaya koyduğu memnuniyet aramaları uygulaması bu anlamda çok kıymetli bir uygulamadır. Aranan bir çok velinin beklenmedik uygulama dolayısıyla memnuniyetleri çok kıymetli.

          Sadece daha önce İslami kesime dışarıdan uygulanan Akreditasyon tavrının içeride bir yerlere uygulanması riskine karşı tedbir alınmalıdır. Yerel ve genel imkanların bir kısım okullara abartılı şekilde sunulması diğerlerinin mahrum bırakılması riski yüksek bir düzeyde. Bölge eğitimi için ortak bütçe oluşturularak tüm okullar arasında eşit ya da adil dağıtımın gerçekleştirilmesi hayati derecede önemlidir. Bir kısım insanın iki dudağı arasına kaderi bırakılmış bir paylaşım hizmette eşitlik ilkesini ve eksik alan kesimi incitir. Çünkü küçük alanda ki küçük hesaplar dolayısıyla bu tür yanlışların yapılma olasılığı daha fazladır. Kimseden bu konuda hesapta sorulamayacaktır. Çünkü tanınan yasal bir yetki ve esnetilebilir kurallar söz konusudur. Hizmet kalitesini artırma gayretleri bu gibi basit bakış açısı olabilecek idareciler yüzünden dibe vurma riskini barındırabilir. Dolayısıyla yeni bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmenin Teog ve Üniversite sınavları gibi devasa meselelere odaklanılmış iken gözden kaçabilecek bu tür küçük sanılan detaylar işimizi zorlaştıracaktır. Sİyasetin hesap verilebilir başarı düzeyini çıkmaza sokabilecektir.

          Eğitim her halükarda ve her dönemde zorlukları barındırmaya devam edecektir. Ancak tüm bu zorlukları alt etmenin ya da yeni sorunlar üretmeden işlevsel bir eğitim ortamı kurmanın gereğini herkesin görmesi gerekir. Okulların topluma açık ve toplumu eğitir duruma taşınması zorunludur ki bunun başka bir yolu da bulunmamaktadır. Okul sadece çocukları değil aynı zamanda tüm toplumu eğitebilmelidir. Toplumsal farkındalık düzeyini artırmak o kadar önemlidir ki gerekirse hizmet içi eğitimlerin bile okullara kadar indirilerek yerinde eğitim uygulamları ile hızla sonuca gitmenin yoluna bakılmalıdır. Bir hafta bir otel ortamında yapılan eğitim sonrasında okula ve sınıfa çokta yansıma gerçekleştirmiyor. Yerinde hizmet içi eğitimin yollarına bakılabilir. Her anlamda eğitimde öğretmen, veli ve öğrenci açısından pozitif sonuç; dikkatli, özenli ve derinlikli çalışmalar ile elde edilebilecektir.

          Vesselam

          Selahattin DUMAN

          Eğitim Bir Sen İst. Bir Nl. Şb. Bşk. Yrd

          22.10.2017 22.22