Siz Shakespere’i okumamış bir İngiliz, Konfüçyüs okumamış bir Çinli, Dostoyevki’yi  okumamış bir Rus, V.Hugo’yu okumamış bir Fransız ,İncil okumamış bir Hristiyan, Tevrat okumamış bir Yahudi düşünebiliyor musunuz? Merhum  Prof.Dr. Erol GÜNGÖR’ün şu hatırası oldukça ibretlik bir vakadır.Türk modernleşmesi konusunda önemli çalışmalar yapmış büyük bir sosyal bilimci olan Rustow asistanı E. GÜNGÖR’e Türk Milli Eğitim sistemi ile ilgili bir gün Beyazıt meydanında yürürken şöyle der. “Erol, etrafta 7-8 yaşlarında gözlerinden zeka fışkıran çocuklar görüyorum.Bu zeki çocukları alıp nasıl aptal hale getirdiğinizin sırrını bir türlü çözemiyorum?”Bu soru ve cevabı henüz çözülmüş değildir. Dünden bu güne Eğitim sistemi adına neler yaptık ya da neler değişti? Gelin bu sorunun cevabını birlikte arayalım.

            20. Yüzyıl, iki dünya savaşının yaşandığı milyonlarca insanın öldüğü insanlık adına kara bir yüzyıldır.Bu yüzyılda Büyük Osmanlı tarihteki miadını doldurmuş yerine genç cumhuriyet kurulmuştur.Kurulan son Türk devleti bir taraftan çağının gelişmişi batıyı kendine örnek alırken, bir yandanda yaptığı değişikliklerle yeni bir devlet olma yolunda adımlar atmıştır.Yeni devletin insan modeli sekülerdi.Eskiyle bağını koparma, batıya hayranlık üzerine inşa ediliyordu.Yapılan alfabe değişikliği ile eskilerin okunması ve anlaşılması zorlaşıyordu.Kısaca babasını anlamayan evlatlar ile kuşaklar arası köprü ortadan kalkıyordu.Daha 50 -100 yıl önce insanımızın  söylediği sözleri,yazdığı yazıları anlamaktan mahrum bir yeni nesil yetiştiriliyordu.Atasını tanımadan yetirmiş nesiller her gördüğü bıyıklıya baba, her kadına anne demeye başladı.Böylece kendi kültürünü tanımadan yabancı kültürü öğrenen yeni kuşaklar yetiştikleri kültürün etkisiyle ne özlerine dönebildiler ne de öğrendikleri kültürün taşıyıcısı olabildiler.Aklı ile kalbi kavgalı, ruhu tanımlayamadığı sorunlarla girdaplara düşmüş bir nesli ne anlayabiliyoruz ne de onlar bizi anlayabiliyor.Ortada maalesef anlaşamayan iki yabancı var.

            Kendi öz kültürü ile çocuklarını yetiştirmek isteyenlerin gerici, yobaz diye yaftalandığı bir ülkede milli olmak ve milli değerleri yaşatmak hiçte kolay değildir.Cumhuriyetin ilk  yılları yeni devletin ideolojisinin halka aşılandığı yıllardı. Medreseler kaldırılmış çağdaş eğitimin kaleleri okullar açılmıştı. Fakat okularda devlet ideolojisini anlatacak yeteri kadar öğretmen yoktu.Köyde yaşayanların sayısıda dikkate alındığında Köy enstütüleri,öğretmen okulları ve üniversiteler açılmaya başladı.Açılan her kurumda sıkı batı hayranı, kendi milletini hakir gören,kendini çağdaş addeden sözde aydın eğitimciler yetişti.Bunlar aynı zamanda halkın cahilliğinden dem vuran, seçimde kendi partisine oy vermediği için halkın çoğunluğunu aptal ilan edecek kadarda ileri giden diplomalı cahillerdi. Bu zihniyetlerin etkili ve yetkili yerlerde olmaları çoğunluk olan halkın üzerinde uzun yıllar baskı oluşturdu.Bu baskılar henüz tamamen ortadan kaldırılmış değildir.

            Bizim kuşakta bile son Osmanlı padişahı Vahdettin vatan haini, 2. Abdülhamit kızıl sultan ilan edildi.Ecdadına küfreden bir gençlik, atasıyla kuşak çatışması dışında daha ağır kültür çatışması yaşayan bir nesildir. İdeali olmayanın, rüzgar önünde savrulan yaprağa döneceği aşikardır.Tarihi ile barışık olmayan bir anlayış yeni nesilleri eğitmez ancak öğütür.Biz millet olaran beşbin yıllık tarihizme övünürüz, 16 devlet kurduğumuzu söyleriz.Ne acıdır ki bu gün yalnız tarihimizi değil edebiyatımızı da anlamakta zorlanıyoruz.Divan edebiyatının %90’ını, halk edebiyatının %60’ını anlama özürlü bir toplumdan bundan daha iyiini beklemek çok fazla iyimserlik olur.Dünyanın saygı duyduğu Mevlana’yı, Yunus Emre’yi  milletçe anladığımız gün devran değişecek ve kendi köklerimiz üzerinde yeniden tarih yazmaya başlayacağız.Bu potansiyelimizi bize kullandırtmayan içeride ve dışarıdaki hainleri tanımak için kendimizi tanımamız yeterlidir.İnsan olarak ortak yanlarımızı araştırıp dirliğimizi ve birliğimizi inşa edecek yeni bir eğitim sistemini kurduğumuz gün tarihin akışı değişecektir.Bu doğumun çabuklaştırılması hepimizin elindedir.Ne dersiniz? ([email protected])