“Öğrenilmiş çaresizlik”, kişinin geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimler, başarısızlıkları karşısında yılması ve mücadeleyi bırakması durumudur. Özetle daha önce çaresiz kalınan durumlar nedeniyle, gelecekte ortaya çıkacak ve çıkan fırsatlar karşısında da çaresizmiş gibi hareket edilmesidir. Bu durumda kişi çok sayıda başarısızlığa uğramıştır ve ne yaparsa yapsın elinden bir şey gelmeyeceğini düşünür. Mücadele etme gücünü ve tekrar deneme cesaretini kaybeder Hemen her insanda biraz öğrenilmiş çaresizlik vardır. Bir şeyleri deneriz ve defalarca başarısız olursak artık denesek de başarısız olacağımıza inanır ve denemeyi bırakırız. Aslında bu mantıklı da bir harekettir. Ancak şartların değiştiği durumda bile denemeyi bırakıyorsak, denersek başaracağımız halde denemiyorsak, işte bu bize zarar veren öğrenilmiş çaresizlik durumudur. Öğrenilmiş çaresizlik tehlikelidir, gerçekten çaresiz iseniz, gerçekten yapacağınız bir şey yoktur. Ancak bir çareniz var siz bir şey yapmıyorsanız, işte o zaman kaybediyorsunuz demektir.

               Mümin SEKMAN Atalet isimli kitabında Öğrenilmiş Çaresizliği şu şekilde örneklerle açıklar:

1)Öğrenilmiş çaresizlik yaşayanlar önce tutkularını kaybederler. İstediğini elde etmenin kendi ellerinde olmadığını gören insanlar, kendi isteklerine karşı ilgisizledirler. İsteyerek yaptıkları davranışlar azalır, mecburi oldukları için yaptıkları davranışlar artar. Bir devlet dairesine gittiğinizde gördüklerinizin açıklaması budur.

2)Öğrenilmiş çaresizlik yaşayanların akılları ve düşünme yetenekleri de zayıflar. Bunun nedeni olaylar karşısında akıllarını kullanmanın sonucu değiştirmeyeceğine inanmalarından dolayı, sorunlarını çözmek için beyinlerini fazla kullanmamalarıdır. Birinci aşamada akıllarını kullanarak elektrikten kurtulamayan köpekler, ikinci aşamada sorunlarını çözmek için akıllarını kullanmamayı seçmişti. Kaçma davranışı ile elektrik şokunun kesilmesi arasında bir bağlantı olmadığına inandıklarından, yeni fırsatı göremiyorlardı. Öğrenilmiş çaresizlik psikolojisinde uzun süre yaşayan bir kişinin davranışları ile sonuçlar arasındaki bağlantıyı görme yeteneği zayıflar. Bu yüzden davranışlarının sonuçlarına karşı özensizledirler. Bu kişiler kendi iradi seçimlerine değer vermezler. Müebbetten hapis yatanların kendilerine kader kurbanı demelerinin de, gazetelerde okuduğumuz incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerle işlenen cinayetlerin de nedeni seçimlerinin sonuçlarını görememektir.

3)Öğrenilmiş çaresizlik durumunda yaşayanların duyguları da zayıflar. Uzun süre acı çeken, ondan kurtulmak için çaba-ladığı halde başaramayan insan, o acıyı kabullenir, onunla yaşamayı öğrenir. Yaşama sevincini kaybeder. Köpekler,ikinci kutuda kaçarak kurtulma imkânları varken acıdan (elektrik şoku) kaçmayı istememiştir.

4)Öğrenilmiş çaresizlik canlıları sadece psikolojik olarak değil, biyolojik olarak da çökertmektedir. Bir araştırmada birer dakika arayla kafesine 5 saniyelik elektrik şoku verilen bir kobay farenin, başlarda panik olurken, sekseninci defadan sonra hiç hareketsiz şoku aldığı görülmüştür. Acıların faresi acılardan kurtulmak için çabalamak yerine acıyla yaşamayı öğrenmiştir. Bu deneyde 80. elektrik şokundan sonra farenin biyolojik savunma mekanizmasının bile çalışmamaya başladığı, sadece psikolojik değil, biyolojik olarak bile tepkisizleştiği gözlenmiştir.

               Eğitim kurumlarına, okullara baktığımızda öğrenilmiş çaresizlik örnekleriyle doludur. Öğretmenlerin belki de hiç öğretmemesi gereken konu öğrenilmiş çaresizliktir. Fakat eğitimcilerimizde öğrenciliklerinde veya mesleğini yaparken bu acı gerçeği bir şekilde öğreniyorlar. Öğrenci öğrenemeyeceğini, öğretmen öğretemeyeceğini kabul etmeye başladığında eğitimde öğrenilmiş çaresizlik gerçek olmuştur. Ülkemizde başta üniversiteler olmak üzere insanın yetiştirilme mücadelesinin olduğu her yerde ve tüm sosyal hayatta ataleti yenmenin en önemli şartı öğrenilmiş çaresizliği hayatımızdan kaldırmamızdır. Başarısızlık yaşadığımız her konuda denemekten asla bıkmayalım. Her yeni deneyim nasıl başarısız olduğumuzu bize öğretir. Böylece bir engeli daha tanımış oluruz. Meşhur mucit EDİSON bu hakikati bizzat yaşayarak buluşunu gerçekleştirmiştir. Yenile yenile yenmesini öğrenmeye ne dersiniz? ([email protected])