‘’Eğitim yönetimi, bir sanat yöntemi, etkinlikleri hedeflere doğru yönlendirme yöntemidir.’’ der John DEWEY ‘Demokrasi ve eğitim’’ adlı kitabında.

Eğitim yöntemin bir sanat yöntemi olduğunu ve bu işin bir sanatçı edasıyla yürütülmesi gerektiği konusu üzerinde durup uzun uzun düşünülmesi gerekir.

Yapılan etkinliklerin doğru hedeflere yönlendirilmesi, bu etkinliklerin hem işlevini hem kalitesini artıracaktır.

O halde sorulması gereken soru şudur:

Etkinliklerin yönlendirilebileceği doğru hedefler konulmuş mudur? Ve bir ‘’Sanat yöntemi’’ anlayışı ile eğitim yönetimi ele alınıp incelenmiş, hayata geçirilmiş midir?

Eğitimdeki bütün paydaşlarının doğrudan etkilendiği eğitimi yönetimi anlayışı ve işleyişi ne durumdadır?

Bu soruların cevapları eğitim yöneticilerinin kullandıkları yöntemlerde gizlidir.

Bu yöntemlerden biri ‘’kötücül rekabeti ortadan kaldırmak ‘’ olmalıdır.

Şartları, insan kaynakları, hitap ettikleri kişiler ve daha birçok özellikleri ve nitelikleri birbirinden farklı olan eğitim kurumlarını aynı potanın içinde eriterek toptancı bir anlayışla ile yönetmek, aynı sınav ve ölçme değerlendirme tekniklerini kullanmak birçok olumsuzluğu içinde barındıran ‘’ kötücül rekabetin’’ ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Eğitim yönetiminin açmazlarından kurtularak bu işe yeni bir ufuk kazandırmak isteyen eğitim yöneticilerinin uygulaması gereken bir diğer başarı ilkesi de ‘’Açık iletişim’’ ilkesidir.

Tüm sorunlar bu yöntem ile masaya yatırılıp analiz edilirse konun bütün paydaları dinlenir. ‘’Yönetici körlüğü’’ dediğimiz sorun ortadan kalkar ve sorunlara optimal çözüm önerileri getirilerek eğitim öğretimin gelişiminin önündeki en büyük engellerden biri olan ‘’iletişimsizlik’ sorunu da ortadan kalkmış olur.

‘’kararlara atılma ve sorumluluk alma’’ ilkesi de eğitim yöneticilerinin uygulaması gereken başarıyı artırıcı rolü sahip bir eğitim yönetimi ilkesidir.

Eğitim paydaşlarından özellikle de öğretmen ve öğrencilerin sorumluluk aldığı ve kararlara katıldığı uygulamaların öğrenci başarısını artırıcı etkiye sahip olduğu ve kararlara katılıp sorumluluk alan eğitim paydaşlarının gönüllü çalışarak işbirliğine dayalı hareket ettiği görülmektedir.

Son zamanlarda gündemimizi meşgul eden ‘’öğretmene performans’’ uygulamasının yanlış olduğu eğitim paydaşlarını başarıya götürecek bir uygulama olmadığı eğitim yönetiminin başarı ilkelerinden olan ‘’performans değerlendirme yerine hedef belirleme oturumları’’ ilkesi ile de çelişmektedir.

'’performans değerlendirme yerine hedef belirleme oturumları’’ ilkesi eğitim yöneticilerinin üzerinde çalışması gereken ve gerçekçi hedef koyabilmek için de eğitim çalışanlarını yakından tanımayı gerektiren bir uygulamadır.

Eğitim paydaşlarını yakından tanıyan güçlü ve zayıf yönlerini bilen eğitim yöneticileri koydukları gerçekçi ve uygulanabilir hedefler ile eğitimcilerin motivasyonunu artıracakları gibi kurumsal olarak okullar hedeflerine odaklanacak ve içinde kurumun bütün paydaşlarının katkısının olduğu genel bir başarı durumu söz konusu olacaktır.

Eğitim yönetimini başarılı kılan ve sonucunda öğrencilerin geleceğini olumlu yönde etkileyen bir diğer başarılı eğitim yöneticiliği uygulaması da ‘’ çalışmayı takdir etmek ve ödüllendirmek’’ ilkesidir.

Bu ilkede eğitim paydaşlarının güdülemekte ve yeni başarı hikayelerinin önünü açmaktadır.

Okullarda bu şekilde bir ödüllendirme mekanizmasının etkili bir şekilde uygulanması öğretmenlerin çalışma azmini artıracak ve bu faaliyetlerin öğrenciye dönüşü çok olumlu olacaktır.

’İşinin önemli oluğunu hissettirmek ‘’ ilkesi eğitim yöneticilerinin eğitim kalitesini artırmak noktasında sıkça başvurabilecekler bir yöntemdir.

Eğitim yönetimini bir sanat yöntemi olarak ele alan ve bu işe bir sanatçı duyarlılığı ile yaklaşan eğitim yöneticilerinin artması umuduyla.