Endişemiz Yarınlara Yöneliktir

 

Mesele öğrencilerin kızlı-erkekli denetimsiz evlerde kalmalarını engellemek.

Bunu “özel hayata müdahale” diye başka çağrışımlara meydan verecek sahalara çekmek olayı provoketöre etmekten başka bir şey değildir.

 

Hükümetten gelen her şeye tu kaka demek moda oldu son dönemlerde ülkemizde.

Başbakanla polemik yarışına girmekten başka marifeti olmayan muhalefet siz ne düşünüyorsunuz diye özellikle kendi tabanına bile sormadan olayı başka mecralara çekerek kendilerinin bile inanmadıkları anlamlar yüklüyorlar.

 

Şunu kesinlikle bilsinler ki, toplum bu durumu yadırgıyor.

Anneler, babalar karışık hayatı kabul edemediklerinden başka çocuklarına da anlatamıyorlar.

Zira ortada öteden beri devam ede gelen geleneksel yapımıza ters bir şeyler var.

Ortalama Türk ailesinde bu karışık durumdan zuhur eden bir korku var.

Ebeveynler bizim çocuklarımız da üniversiteye gidince bunlar gibi mi olacaklar endişelerini taşıyorlar.

 

Haliyle endişeler “geleceğimiz ne olacak” sorusunu gündeme getiriyor.

İçinden çıkamadığı sorunu kaymakama, valiye götürüyor vatandaş tabii olarak.

Başka ne yapabilir ki?

Durumdan vazife mi çıkarsın, başının çaresine kendisi mi baksın?

Vatandaş devlete başvurmakla aslında en doğrusunu yapıyor.

 

Herkes biliyor ki günümüzde üniversiteye girmeyi başaran gençlerimiz genellikle evlerinden uzaklaşıyorlar.

Ya devlet yurtlarına, ya irili ufaklı bir çok cemaatin açtığı yurtlara veya evlere ya da apart otel denilen ne idüğü belirsiz ev-yurt karışımı denetimsiz mekânlarda kalıyorlar.

İşi bir adım daha ileriye götürenler özgür olacağız adına kendileri ev kiralıyorlar.

Meselenin bam teli de işte burası.

Öğrenciler kiraladıkları evlerde kız-erkek karışık oturuyorlar.

Ateş ile barut yan yana.

Buna siz komünsel yaşam tarzı da diyebilirsiniz.

Siz istiyorlarsa öyle yaşasınlar diyebilirsiniz.

Ama gençler yarınlarımızın teminatıdır diyenler, sizin gibi düşünemezler.

Yarınlarımız için endişelenmek suç mu?

 

Başbakan da vatandaşın ne dediğine kulak vereceğiz, olayın mahallindeki en büyük mülki amirler konumundaki valilerimiz şikâyetlere kayıtsız kalamaz diyor.

Hepsi bu.

Bu sözün neresini yadırgıyorlar da kalkıp alkışlanacak bu tavrı “özel hayata” müdahale diye vaveyla koparıyorlar?

Kimisi çıkmış “Tayyip Erdoğan’a oy verdiğim için utanıyorum” diyor.

Bunu diyen hatunda yıllar yılı biz de çok bizar idik.

Sadece biz şikâyetçi değildik.

Rahmetli kocası da çok dertlenirdi dost meclislerinde.

Çünkü o bir Bulvar gazetecisiydi.

Hani şu meşhur Tan Gazetesiyle aşık atan Bulvar Gazetesi.

Nazlı Hanım, açtırma kutuyu yoksa ortalık çok pis kokacak.