Öğrencilerimiz karnelerini aldılar.

Her şey e okul vasıtasıyla önceden bilindiği için heyecan yoktu öğrencilerimizde.

Yine de adet yerini bulsun kabilinden sınıflarda veya okul bahçelerinde karne dağıtma törenleri icra edildi.

Her şey göstermelik.

Milli Eğitim’de ruh kalmamış.

Yılsonunda yaptığımız birçok uygulama izlek yerini bulsun diye.

***

Her şeyden önce eğitim camiamız kabul etmelidir ki, 19 Mayıs’tan sonraki süreci yönetemiyoruz.

Okullar açık ama fiilen ders yapılmıyor.

Bazı sınavlar eksikse onlar tamamlanıyor, hepsi bu.

Orta sonlarda SBS telaşı çocukları neredeyse hayattan koparacak.

Öğrencinin aklı-fikri sınavda, masaüstünde dersin kitabı var, var olmasına da esas dikkat masa altındaki test kitabında.

Siz onu görüyorsunuz ama vicdanen görmemezlikten geliyorsunuz.

Çünkü siz de öğrencilik yıllarınızı yaşadınız, onu en iyi siz anlarsınız.

Yoksa anlamıyor musunuz?

Aile burada kötü rol oynuyor.

Çocuğu normalleştirmek yerine aşırı beklentileriyle onu gerginliğe itiyorlar.

Okul, aile denklemine bir de dershaneyi kattınız mı, yandı gülüm keten helva.

Daha çocukluğunu doyasıya yaşayamayan çocuk stres girdaplarında boğulmak üzere.

***

Benzer durumlar lise sondakiler için de geçerli, hatta daha fazlası.

Birkaç aydır derslerden kopuklar.

Lise idarecilerinin en büyük kaygısı ne yaparız da bu gençleri okula getirebiliriz yönünde.

Bütün aileler çocuklarının iyi bir okula gidip en az ebeveynleri kadar kaliteli bir hayat sürmelerini istiyorlar.

İstemek hakları ve güzel bir şey de evlatlarının kapasitesi istedikleri niteliği karşılayabilecek evsafta mı?

Hayır, onu kimse düşünmüyor.

Hal böyle olunca kendisinden beklenilenlerin ağırlığı altında ezilen genç, nasıl olsa ailemin benden istediklerini yerine getiremeyeceğim diyerek yapabileceği şeylerden de soğuyor.

İşte size aşırı beklentinin kör ettiği bir genç hali.

Veli biraz laf dinlese ve senin çocuğunun kapasitesi budur diyene hak verse, en azından çocuğunu sıkıntıya sokmasa.

Bunu yapamıyoruz.

Taksim olayları birçok yorumcuya göre bir nevi ergen ayaklanması.

17 yaşındaki bir genç kendine uzatılan mikrofona şöyle diyor.

“Hayatımda hiç bu kadar güzel macera yaşamadım. İlk defa çadırda yattım, çok güzel oluyor. Bazı geceler banklarda yatıyoruz. Birileri sürekli bir şeyler getiriyor, yiyoruz içiyoruz. Okul derdi de yok. İnternet var. Her taraf arkadaş dolu. Daha ne isteyeyim ki. Geceleri bira da dağıtılıyor. Her şey macera, buradan eve okula dönmeyi doğrusu hiç istemiyorum.”

Bu ifadeleri duyduktan sonra kendi kendime şöyle dedim.

Acaba bu ergenler bizden intikam mı alıyorlar?