Çocuklarınızı yaşayacakları çağa göre yetiştirin.
                                                         Hz Ali

Genç nüfusumuzun çokluğuyla övünüyoruz. Gelişmiş ülkelerin yaşlı nüfusunun gittikçe arttığı çağımızda genç nüfusun fazla olması elbette önemli. Gençlerin çokluğu kadar niteliği de üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Nüfus, nüfuzdur sözü bir noktaya kadar doğrudur. Zira niteliksiz yığınlar, nitelikli toplumların hizmetkârı olmaktan öteye gidemezler. Batılı ülkeler, daha düne kadar dünyanın hemen her yerinde koloniler oluşturarak yerli nüfusun her türlü zenginliklerini sömürdüler, sömürmeye de devam ediyorlar.

Bir toplum yeni şeyler üretmediği / keşfetmediği, kapısını yeniliklere kapatmaya başladığı zaman, o toplum için felâket çanları çalmaya başlar. İslâm Dünyası olarak bilimi ihmal etmeye başladıktan sonra peyderpey geriledik. Dünyayı derinden sarsan ve değiştiren gelişmelerin gerisinde kaldık. Liderliği diğer ülkelere kaptırmakla kalmadık, ciddi ciddi beka sorunu yaşadığımız dönemler de oldu.

Gün geldi tam dibe vurduk. Derken kendimizi toparlamaya başladık. Acımasız bir rekabetin yaşandığı dünyamızda, belli bariyerleri aşmak o kadar da kolay değil. Batılı ülkeler coğrafî keşiflerle, rönesansla, reformlarla, sanayi devrimiyle, buluşlarla, küresel ticaretle, misyonerlik faaliyetleriyle, baş döndüren teknolojileriyle diğer ülkelere fark üstüne fark attılar. Batılı olmayan ülkeler köle ya da ucuz iş gücü olmaktan öteye gidemediler uzun zaman.

Ülkelerin / medeniyetlerin de tıpkı canlılar gibi bir ömrü var. Bazı ülkeler düşüşe geçerken bazı ülkelerin de yıldızı parlıyor. Peki biz neredeyiz? Biz yerimizde sayıyorsak kimin yükseldiğinin çok önemi var mı? Fırsat insanın kapısını her zaman çalmaz. Servet, zenginlik, güç... el değiştirirken treni kaçırırsak bir dahaki treni hiç göremeyebiliriz.

Yaşadığımız çağı, geleceğin getireceği yenilik ve fırsatları okuyamıyor, daha doğrusu kendimizi geleceğe göre konumlandıramıyorsak konuşmalarımız hamasi, yapıp ettiklerimiz günü kurtarmaktan öteye gidemez. Bunca açılan imam hatiplerin, fen liselerinin ve proje okullarının, buralarda eğitim gören on binlerce öğrencinin, yeni açılan üniversitelerin, üniversite kontenjanlarının artırilmasının... elbette bir değeri var. Daha önemlisi buralarda nasıl bir eğitim veriyor, çocuklarımıza - gençliğimize nasıl bir misyon kazandırıyor, onlara nasıl bir vizyon sunuyoruz sorularının cevabıdır.

Dünya robotlarla üretimi, üç boyutlu yazıcılarla evlere kadar giren üretimi, kodlamayı, yazılımı, üretimin insan iş gücünden çıkacağını, dolayısıyla ucuz iş gücünün ortadan kalkacağını, buna bağlı olarak fabrikaların sermayenin olduğu ülkelere geri döneceğini, bu yeni üretim tarzına uygun yeni meslekleri kısaca 4. Sanayi Devrimi'ni konuşuyor. Bizse hâlâ çocuğum okusun devlete kapağı atsın, kendini garantiye alsın mantığıyla hareket ediyor, niceliksel işler peşinde koşup meselenin özüne inemiyor; elimizdeki sivil yapıları kurucusunun oluşturduğu şekilde sürdürmeye ve geçmiş çağları yaşatmaya çalışıyorsak vay geldi halimize. Hamaset, sığlık, sloganlar, emek vermeden, hak etmeden her şeyi elde etme hırsı bizi çepeçevre kuşatmışsa gelecekte yerimizin neresi olacağı belli değil midir?

Camiamızın tüm bileşenleri, önümüzde yepyeni ufuklar var. Bu yeni ufuklara yelken açmaya, çocuklarımızı yaşayacakları çağa uygun olarak yetiştirmeye var mıyız / hazır mıyız? 


Erol Ermiş
Eğitim-Bir-Sen
İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı