Bugün sizlere Ak Parti hükümetlerinin kurulduğu 2002 Kasım ayından bu yana Hükümetin  başına gelenleri hafızama güvenerek kaleme almaya çalışacağım. 

            Bilirsiniz halk “Asker” bunlara -Milli Selamet Partisi geleneğinden gelenler- iktidar vermez der ve oy vermez böylece merkez sağın oyları her daim “ Dün dündür, Bugün Bugündür “ anlayışı ile halkın tüm değerleri ile dalga geçenlere gider, güçsüz hükümetler nedeniyle Başbakanlar otel lobilerinde yumruk yiyerek , medya patronları tarafından Pijama ile karşılanarak aşağılanır hadleri bildirilirdi.

            İki bin iki yılının Kasım ayında Özal hükümetlerinden sonra en güçlü halk desteği ile üstelik Başbakan olamadan Tayyip Erdoğan ve ekibinin iş başına geldiğini gördük.  Halk bu kez bir şeylerin değişmesini istemişti.

            Her şey işte bundan sonra başladı. Sonradan Balyoz diye adlandırılan seminer oyunları, atabeyler, yakamoz , gibi planlar sökün etti. İçerde neler döndüğünü bilmiyoruz ancak Ak Parti’nin güçlü isimlerinden Mehmet Ali Şahin “ hiçbir kurumdan korkmuyoruz” cümlesini serdetmişti.

            Peki kimler aba altından sopa gösteriyor olabilirdi ? Halk 28 Şubat uygulamalarından bıkmış, işsizlik yolsuzluk had safhada bir dönemde işbaşına gelen bu iktidara güveniyordu. Sonrasında Mart 2003 te Başbakan olarak meclise girince işin seyri değişmiş. Dikleşmeyen ancak dik duran bir lider portresi ortaya çıkmaya başlamıştı. Recep Tayyip Erdoğan. Belediye başkanlığı dönemlerini biliyoruz. “Ama ülke yönetmek Belediye yönetmeye benzemez. İstanbul Belediyesi bile olsa”. Diyenler yanıldıklarını çok geçmeden anlamaya başladılar. İşler yolunda gitmeye başlamıştı. Söz verdiği duble yollar, Toki konutları vs bir ir devreye giriyor ve bu da başarısızlık umanların uykularını kaçırıyordu. 10. Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmnasına bir yıl kala ortalık toz duman olmaya başlamıştı bile. Ardından en büyük darbe teşebüslerinden birinin ete kemiğe ürünmüş hali olan E-Muhtıra ortaya çıktı. “ SÖzde değil ÖZDE laik” teranesi ile Adullah GÜL’ün  -ki bu hareketin beyin takımından Tayyip Erdoğan’ın öteki yarıs diyebiliriz- adaylığını engelleyemedi. 367 garabeti ile evrensel Hukuk tarihinin en garaib kararından birini ortaya koyan AYM ardından yaptığı bu büyük hatayı 2008 yılındaki Kapatma davasında biraz olsun düzeltecekti. Gazete küpürlerinden iddianamaler ile bir milletin önü kesilmeye çalışılıyordu.

            Peki kim ya da kimler tarafından. Fotoğrafın bütününe yazımızın sonunda ulaşabileceğiz. Devam edelim. Kapatma davasındna hafif sıyrıklarla kurtulan Erdoğan ve ekibi öncelikle Anayasada değişiklik öngördüler. Parti kapatmayı da içeren 27 maddelik  değişikliğin ne hikmetse parti kapatma maddesi dışında diğerleri 12 eylül referandumunda halk tarafından değiştirildi. Bir reformdu ama sonraları anlaşılacak olan parti kapatma maddesinin neden oylamadan geçemediği tartışıldı. Bu arada ERGENEKON adı verilen bir silahlı örgüt peyda edildi, var mıydı yok muydu diye sorgulamayacağız. Kesinleşen yargı kararları var ama hangi yargı diye soranlarınızın da olduğunun farkındayım.

            Partinin başına gelen en büyük bela ise kendini iktidarının onuncu yılında gösterdi 7 şubat ile Başbakana kelepçe takmak isteyen bir güruh olduğu belirlendi. On yedi Aralık darbesi ile de bu güruhun adı konulmuştu. PARALEL YAPI bu güne kadar, partinin başına gelenlerin hepsinden daha flu bir yapı. Biz dediğimiz kardeşimiz dediğimiz kişiler tarafından vatanın sırlarının ifşa edildiğini , geleceğinin karartılmaya çalışıldığını , en büyük projelerinin baltalanarak Alman, İsrail, Usa , gibi ülkelerin çıkarlarının gözetildiğini, seçilmiş hükümetin kabinesini Vatan Emniyetinde toplanılmak istendiğini okuduk yaşadık.

            Şimdilerde ise aynı paralel yapı tarafından dış medyada, mihraklarda anti Türkiye lobiciliği yaparak bir şeylerin hazırlığını yapmaya çalıştığı görülüyor. Akşam gazetesinden Turgay Güler “Açık söylüyorum ve uyarıyorum; dertleri bir askeri darbeye dışarıdan destek bulmak, yardım almak! Tek sebep bu! Kemalist cuntayla, paralel cunta bunun zemini arıyor bilesiniz!  Sisi’yi kutsamaları bundandır. Mısır’ı ‘emsal’ görüyorlar. Darbe arzusuyla yanıp tutuşuyorlar. Ve son bir not. Merhum Adnan Menderes, “darbe geliyor” söylentileri üzerine; “Bu Mehmetçik mi bize darbe yapacak” demişti. O Mehmetçik yapmadı ama bir avuç vatan haini cuntacı yaptı!” diye yazdı dünkü köşe yazısında. Ancak unutulan şu ki yukarda anlatıldığı gibi kurulduğu günden bu yana bir şekilde darbe savar gibi çalışan ERDOĞAN ekibi elbette bu konuda Menderes gibi Hüsn-ü zan göstermeyecek ve Fidan liderliğindeki MİT boş durmayacaktır.

            Sonuç olarak fotoğrafın bütününe bakıldığında bölgedeki GÜÇLÜ TÜRKİYE istemeyen Siyonist yapı bunun önüne geçebilmek için dünün diyalogcuları bu günün paralelcileri ile bunu yapmaya çalışıyorlar. 2015 seçimleri öncesi daha neler göreceğiz bakalım. Her zaman dediğimiz gibi ;

            Herkesin bir hesabı olduğu gibi ALLAH’ında bir hesabı var muhakkak.

            Selam hidayete tabi olanadır.

            Kalın sağlıcakla…