GÜNDEM ÖTESİ SİVRİSİNEK

          Bugün ki yazımızda daha önce yazdığım bir hikayeyi sizinle paylaşmaya karar verdim. Çünkü zaman bunu gerektiriyordu. Yani şu anda yaşadığımız zamanı kastediyorum. Belki de bireysel zaman demek daha doğru olur. Çünkü bu mesele genel olarak ve mefhum itibari ile tüm insanlığı ilgilendirebilirse de içerik ve zaman olarak öncelik kesb etmediğini kabul etmem gerekir. Neyse son zamanlarda yaşadığımız gelişmeler açısından Hak & Batıl mücadelesi sür git devam ederken biz de insani anlamda hak ihlalleri üzerine yazdığımız hikayeyi istifadenize sunuyoruz. Herkesin hayatta kanını emen bir takım sivri sinekleri olmuştur. Acizane sivri sineklerimize el salladık.

SİVRİSİNEK

          Çok meşhur bir adam olmasam da kendi şöhretimle geçinip gidiyorum. Yani onunla aram iyi diğer herkesle olsa da kendi namımla aramızda bir didişmemiz yok. Ayrıca herkesin öyle hemencecik ve çok iyi tanıdığı bir kişi olamasam da kendi çapında eğleniyor olduğumu bilin istedim. Onun için de önce kendimi tanıtmam gerekiyor. Ben adı Eyyub olan bir vatandaşım. Kırk yaşlarında okumuş yazmış bir adam olarak hayattan bir çok keyif ve kederi ömür çuvalına doldurdum. Ama bu sivrisinekler yok mu? Ah neler çektirir insanlara. Bunları bir türlü sevemedim ama özellikle de kan emici olmaları etkili olmuştur bu hissiyatımda. Başkasının kanını emerek hayat bulan her canlı zararlılar grubundandır. İsterse akıl (!) sahibi ya da yaratanın yüklediği başkaca meziyetleri olsun fark etmiyor.

          Bundan kırk beş sene önce yaşadığı köyden şehre taşınmış olan Salih adında iki metreye yakın boyu, yakışığı ile yüreği ve cesareti ile herkesin gıpta ettiği bir kişinin torunuyum. Hayat Salih’i bir yaşında yetim bırakmış ama o eli ekmek tutar tutmaz hayatın elini sıkı sıkıya tutmuş ve bırakmamıştır. Çok çalışmış ve başarılı olmuş işini, aşını, eşini en iyi şekilde dizayn etmiş başarılı bir şahıstır. Salih Ağa’nın Sivrisineği olan bir de akrabası söz konusudur. Aslında Salih ağa o akrabasını çok sevmekte ve değer vermektedir. Saygı duyduğu Aslı teyzesinin oğlu olan Halil bu türden hissiyatı yani akrabalık hatırı imiş, komşuluk değeri imiş falan pek bilmeyen / anlamayan biridir. Köyde rençber olup aynı zamanda oğlu ile bakkal işleten, hayvancılık yapan Salih ağa ise vefası ve olgun kişiliği dolayısıyla sevilen, sayılan biridir. İşleri iyi olduğu için şehre pek geç taşınmışlardır. Şehre geldikten sonra ise bir dükkan kiralar ve ticarete devam ederler. Salih ağa derler namına ancak şehre geldikten on yıl kadar sonra hacca gidip gelince Hacı Salih ağa olur. Ağalığı eskilerde ve çoğunlukla olduğu gibi babadan kalma kalıtsal veya miras değil bizatihi kendi el emeğinin ürünüdür.

          Hacı Salih teyzesini çok sever sayardı demiştik ya onu kendi hanesinin patroniçesi yapan dominant kişiliği bu konuda çok tesir etmiştir çevresine. Çok değerli, söz dinleten, birikimli bir hanımefendidir. Ama ne hikmetse çocukları biraz haşarı olmuş ve mum her zaman olduğu gibi dibine ışık vermemiştir. Hacı Salih’in kiraladığı dükkânın yanında birkaç dükkan aşağısında komşusu olan eze oğlu Halil başka bir işle meşgul olmaktadır. Salih zaman buldukça Halil’i dükkanında misafir ettiği zamanlarda sohbet ederken yakın bulduğu ve güvendiği için yaptığı işlerden bahs eder. Ama Halil’in onu dinlerken ne maksatlar güdeceğinden habersizdir. Salih neyi nasıl aldığını kaça sattığını ne kadar kazandığını açıkça anlatır. Halil’in hoşuna gider ve Salih ne iş yapıyorsa o da onu yapmaya başlar.

          Salih patates toplar köylüden sonra toptan satar, Halil de başlar o işe. Salih manifatura işine girer ardından Halil. Her ne iş yaparsa bir adım arkasında, bir soluk ensesinde Halil. Yetmez ona engel olmaya çalışır. Salih her şeyin farkındadır ama ne yapsın kol bayağı yukarıdan kırıktır. Teyzesinin hatırına sabreder. Rızık Allah’tandır deyip işine gücüne bakıyor. Salih bir vesile karşı istikamete taşır dükkânını. Halil durur mu; o da hemen bir iki dükkân yukarıya taşınır. Ama iş adamı olmak başka. Bir türlü Salih’in başarısını yakalamıyor üstelik hazmedemiyor da.

          Bir dükkân da Salih’in dükkânının altında tutmaya karar veren Halil’in niyeti artık iyice belli olur. Çünkü aşağıdan gelen müşteriye alt tarafta satış yapamamışsa Salih’in iş yerini göstermeden koluna girerek yukarıya götürür; eğer orada da tutturamamışsa bu sefer diğer koluna girer aynı şekilde aşağı geçirir. Oradan yolcu eder müşteriyi. Yeter ki Salih’ten alış veriş yapmasınlar. İnanılır gibi değil ama işte böyle bir sivrisinektir Halil Efendi. El ele, düşman düşmana yapmaz bu işi. İbretlik olan Halil Salih’ten korkar da. Salih’in hatır gözettikleri olmasa bir de kızsa, bunu hissettirse Halil’in yüreği kopacak ama yapmaz. O son derece mütevekkil Mevla’dan bekler.

          Kısmet kapıya gelir derler ya bir gün iş yeri sahibi dükkânı kendisinin kullanacağını söyleyince Hacı Salih;

          -Olur, hay hay. Aybaşında gel anahtarı al der.Artık yeni bir yer ararken karşısına bir imkân çıkar ve şehrin merkezinde bir yeri kiralar. Eee şehir merkezi olunca işler bir hayli açılır. Çevrede bu sivrisineklere türdeş olanlar da az değildir hani. Yaşananları az da olsa gözlemleyen ve Salih tarafından umursanmadığını fark eden bir şahıs gelir Halil’e;

          -Ya hu Halil senin eze oğlun aşağıda bayağı iyi iş yapıyor biliyor musun der. Halil;

          -Benim gözüm görmesin de ne yaparsa yapsın der. Bu hikâyeyi Salih’in oğlundan yani babamdan dinledim. Ben hayretler içerisinde dinlerken sözü şöyle tamamlıyordu Salih oğlu Abdullah (ağabey).

          -Ya oğul işte böyle, benim babamın sivrisineği idi o.

          Benim de sivri sineklerim vardı. Hatta öyle ki elinden tuttuğumuz, adam sırasına dizdiğimiz tipler sivrisineklik yaptı bana da. İflas ettiği için kendisine parasız sermaye verdiğim adam (!) bir zaman sonra şehir dışından ziyaretime gelip benim iş yerimi soran hemşehrime; -O öldü haberin yok mu? diye cevap verince adam;

          -Yahu daha dün telefonla konuştum ne diyorsun sen ben müşteri değilim ziyarete geldim, deyince dükkanı göstermiş. Herkesin sivrisi bir şekilde faydalı olduğu kişidir en azından. Ya da korkuttuklarıdır diye sözü bitirdi.

          Hacı Salih’in hayatı boyunca bolluk ve şükür içinde yaşadığını bizzat tanıdığım, gördüğüm için zaten biliyordum. Halil ise bir ömür iki yakası bir araya gelmeden veda etti dünyaya. Kimse kalıcı değilse uğraşmaya, incitmeye değer mi acaba dünya ve içindekiler için.

          Kendi çevremde ki birçok insanı gözden geçirmeye çalıştım. Benim kaç tane sivrisineğim vardı acaba diye. Ama saymayı başaramadım.

          Vesselam           Bayburt           19.15        21.07.2015           Selehattin Duman

          Rahmetli Erbakan siyasi hayatı boyunca sivrisineği olan bir siyasiden çok çekmiştir. Her tür yalanı söyleyebilen bu siyasi özellikle iftiralarını o kadar usatlıkla dillendirirdi ki toplumda inanmayan kalmazdı. Mesela '' beş yerde öğlen namazı kıldı'' gibi. Senelerce bunun yalan olduğunu anlatırdık ama ne mümkün inandırmak. Onun için sivri sinekler başarılı olabilir ama geçicidir. Saman alevi gibidir onların başarısı. Allah haine mal vermez derdik çocukken misket oynadığımızda. Hala böyle inanıyorum ben. Kimileri için çocukça gelse de orada da bir hakikat varsa almaldır.

          Vesselam

          Selehattin DUMAN

          13:13 24.03.2018