Her devrin adamları,

Güç ve iktidara göre şekil alabilme kabiliyeti yüksek adamlar,

Kokusuz, renksiz, etkisiz ve tepkisiz adamlar,

Bazen öyle, bazen böyle olanlar,

Konjonktüre ve ortama göre hareket etmeyi, yani ilkesizliği ilke edinen ilkesizler,

Menfaati ve çıkarı uğruna girmeyeceği kılık olmayanlar,

Fikirsizler, hesapçılar bunlar.

Öyle hesapçılar ki, memleket meselelerine, eğitime, kültüre, sosyal hayata dair değerli (!) fikirlerini, görüşlerini, önerilerini dile getirmekten, yazmaktan, paylaşmaktan, konuşmaktan bile imtina edenler bunlar.

Bunlar;

-Ya, gerçekte fikri olmayan fikirsizlerdir, düşünce yoksunu silik tiplerdir,

-Ya, kendini gizlemeyi tercih eden bunu da bir marifet sanan, "neme lazım, n’olur n’olmaz, belki devir değişir, en iyisi suya sabuna dokunmamak” hesabıyla hareket eden hesapçılardır,

-Ya da, hasbelkader elde ettiği makamı / konumu / koltuğu "kaybederim belki” korkusuyla sinmeyi yeğleyen menfaatçi korkaklardır.

Bu tıynette olanlar maalesef her yerdeler. Siyasette, bürokraside, kamuda, sivil toplum kuruluşlarında, vakıflarda, derneklerde…

Kutlu yürüyüşün, ulvi davanın bu karakterde olanlara değil, tereddütsüz yüreğini ortaya koymaktan imtina etmeyen yiğitlere / yüreklilere ihtiyacı var şüphesiz. Bunlar ise, ayak bağı olmaktan öte bir duruşu olmayan solgun ve silik olanlar. 

Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın cesaretini, yedi düvele, içeride ve dışarıdaki hainlere karşı gösterdiği yürekliliğini örnek almak yerine, kendi ikbali adına O’nun gücünden faydalanarak "nasıl daha da yükselebilir” derdinde olanlar bunlar.

Ve hem Reis’e, hem de O’nun davasına zarar verenler, silinmez leke bırakanlar.

Erdoğan, "aşkım, sevdam, tutkum” dediği yuvasına pazar günü yapılan kongre ile geri döndü. Hoş geldi, safalar getirdi.

Biliyor, inanıyor ve bekliyoruz ki, boş gelmedi.

-Tüm teşkilatlarına, "haydi toparlanın, yeniden başlıyoruz, bismillah” demeye geldi,

-Yorulan, heyecanını kaybeden, bazen de savrulanlara kapının dışarısını göstermeye geldi,

-Ak Parti’nin rotasını yeniden kuruluş felsefesine, ilkelerine çevirerek atılım dönemini başlatmaya geldi,

-Kendisi tevazu ile milletiyle kucaklaşırken, millete tepeden bakarak afra tafra yapmaya yeltenen kibir abidelerini yıkmaya geldi,

-ANAP’laşma eğilimi gösteren, bir ileri iki geri yapmayı hizmet zanneden belediyelere ve bürokratik elitlere ayar vermeye geldi,

-O’nun siyasi söylemlerini tekrarlamaktan başka bir işlevi olmayan, önlerinde devasa imkan ve fırsatlar olmasına rağmen birbirleriyle didişen Sivil Toplum Kuruluşlarına asli görevlerini hatırlatmaya geldi,

-İşte Erdoğan makam, mevki, konum ve koltuk peşinde koşanlara, ikbal hırsıyla enerji tüketenlere, yükselme arzusu tavan yapan hesapçılara "durun bakalım, yeter artık” demeye geldi.

Rabbim yar ve yardımcısı olsun, firasetle önünü açsın, mücadelesinde O’nu yalnız bırakmasın.