Üç dönem üst üste halkın teveccühüne mazhar olarak iktidarını sürdüren   bir hükümetin uyguladığı politikalara devletin kurumlarının da uyması beklenir. Görünen odur ki milli eğitim bakanlığı bu genellemenin istinası olmaya devam ediyor. Taşrada farklı düşünen, bürokratların olmasını normal karşılasak dahi, merkezde hem de ülkeyi on yıldan fazla bir süredir aynı anlayışın yönettiği bir yerde hükmedenlerle devletin memurluğunu yapanların yasalar çerçevesinde uyumlu olması gereklidir. Farklı seslerin çıkması, iktidar ve muktedir ikileminin tam gerçekleşmediğine işarettir. Davulun başkasında tokmağın başkasında olduğu bir ramazan davulcusunun söylediği maniler olsa olsa başörtüsü sorunu çözme sözü veren bir iradenin yargının verdiği çözüm kararına emri altındakilerin itirazı ile anlatılabilir.

Bir yıldan fazla bir süredir öğrencilere serbest kıyafet uygulaması konuşuluyor,tartışılıyor.En son okul-aile birliği kararı doğrultusunda çıkacak bir bakanlık yönergesiyle tartışılan durum netleşecek.Yönetmelikte bir gerçek var ki asıl onun varlığının tartışılması gerekiyor.Başörtülü kamu çalışanlarının tepesinde Sezar’ın kılıcı gibi duran başı açık ifadesi.Darbe ürünü olan kılık-kıyafet yönetmeliği halen yürürlükte ve sivil itaatsizlik eylemleriyle 18 marttan bu yana uygulama dışı kaldı.Okullarda kuran ve siyer derslerini istisna tutan öğrenci kılık kıyafet yönetmeliğine göre öğrenci başını derse göre açıp kapayacak.Bu çok büyük bir çelişki.Tam da iki yüzlülük.Bu garabetin bir an önce ortadan kalkması şart.

Gezi parkı olaylarında ülkenin farklı köşelerinde gerek üniversitelerde gerekse liselerde  öğrencilerin eylemlere katılmaları için öğretmenlerce teşvikler yapıldı. Bu işi yapanların tatile çıkmaları ve suçlarının yanına kar kalması okulların açıldığı dönemlerde yine benzer olayların gerçekleşme ihtimalini güçlendiriyor. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır  ,veciz sözü gereği demokratik tepkileri dışarıda tutarak yapılan illegal gösterilerin memleketimize verdiği zararın faturasını hepimize kesiyorlar. Kısacası beyinsizler yüzünden bizleri de mi helak edeceksin, Allah’ım? İlahi ikazını birlikte yaşadık. Tufanın geldiğini görmüşken Nuh’un gemisini inşa etmeyen ahmaktır. Yine bir kavime olan düşmanlığınız sizi adaletten alıkoymasın, ikazı da çevremizdeki gelişmelere bakarken duygularımızın tavrımızı belirleyen en temel gösterge olmaması gerçeğidir.

Milli eğitim nerdeyse tüm halkın paydaş olduğu büyük bir bakanlıktır. Toplumun tüm kesimlerinin bu bakanlık içinde ses ve renk vermesi kaçınılmazdır. Fakat tüm seslerin armoni edilerek iyi bir beste yapılması başta yetkililer olmak üzere, ses veren herkese bağlıdır. Katı ideolojik tutumların soğuk savaşlara neden olduğu bir bakanlık yerine uyumun, halkın önceliğini anlayan yeni bir anlayışın hakim olacağı bir bakanlık kurulmalıdır. Halkına yıllardır tepeden bakan, dayatmayı yasal hak gören bir anlayış iflas etmeye mahkûmdur. Halkının tercihlerine kulak tıkayan, farklılıkların varlığını kendi varlığına tehdit olarak gören bir zihniyet son kale olarak gördüğü bakanlıkta son hamlelerini yapmakta gerekirse demokrasiyi rafa kaldırmayı bile mubah saymaktadır.

Bu ülkenin zencileri olarak sayabileceğimiz başörtülü eğitimcilerin devletin okullarında okurken maruz kaldıkları vebalı yaklaşımların, kamu görevi yaparken de sürmesi kabul edilemez. İnancı gereği yaşamak isteği, yıllarca süren zulümlerin son bulmasıyla hayat bulacaktır. Bu insanlar vergisini öderken, çocuğunu askere gönderirken, gaziler ve şehitler verirken bakılmayan kılık-kıyafete kamu görevi yaparken bakılması insan onurunu rencide edicidir. Beyaz Türklerin diğerlerine vatan topraklarını dar etmesini önlemek için rey alan ve emanete canımız pahasına sahip çıkacağını söyleyen büyüklerimize sorumuz şudur: “ İktidar; MEB’de Ne Zaman Muktedir Olacak?” ([email protected])