İLKSAN ve BES

         Kanunlar, insanların sosyal hayatını düzenlemek, yaşam koşullarını iyileştirmek, toplumsal huzuru ve adaleti sağlamak için vardır. İnsan haklarına saygılı olduğunu iddia eden her devlet, çok gerekmedikçe, kanun zoruyla vatandaşlarını istemedikleri işleri yapmaya zorlamaktan kaçınır.

        Geçmişten gelen, belki bir dönemin gereklerinin zorunlu kıldığı yasal zorlamaları kaldırmak, o devletin insanına verdiği değerin bir göstergesi olarak algılanır. Türkiye Cumhuriyeti’nin yasa yapıcıları “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesini benimsediklerini iddia etseler de, bu iddiaya muhalif onlarca kanun, güçlülere dokunup onların canını yakıncaya kadar bürokratik elit ve siyasiler tarafından görmezden gelinmektedir. Şimdi buna bir örnek verelim.

     Daha bu topraklar üzerinde sosyal güvenlik, emeklilik vb. kavramının oluşmadığı bir dönemde, 1943 yılında, hükmi şahsiyeti haiz ve Maarif Vekaletine bağlı olmak üzere İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı adı ile bir sandık kurulur. İlkokul öğretmenleri, ilkokul yardımcı ve stajyer öğretmenleri, yetiştirme yurtları öğretmenleri, arızalı çocuklara ilk tahsillerini veren müesseselerin öğretmenleri, maarif müdürleri, ilköğretmen müfettiş ve denetmenleri, uygulama okulu öğretmenleri, İlköğretim Umum Müdürlüğü ve maarif müdürlüklerinde vazifeli memurları da bu sandığa zorunlu aza yapılır.

          1949 yılında 5434 sayılı kanunla T.C. Emekli Sandığı kurularak genel ve katma bütçeli kuruluşlardan aylık alanlarla, daha önce özel kanunla kurulmuş kimi sandıklara bağlı olanlar, Emekli Sandığı kapsamına alınır. Böylece o güne kadar dağınık halde bulunan ve memurlara sosyal güvence sağlayan tüm yasa ve sandıklar birleştirilir. Bu kanunla birlikte İLKSAN gibi sandıklara ihtiyaç kalmaz. Buna rağmen, hikmeti nedendir bilinmez İLKSAN’ın T.C. Emekli Sandığı ile birleştirilmesinden imtina edilir.

      İlksan nedir, ne iş yapar? İlksan, ilkokul öğretmenleri arasında yardımlaşmayı amaçlamaktadır. Üyelerine ikraz, evlenme, doğal afet, şehit, maluliyet, ölüm ve emeklilik yardımı yapmaktadır. Gelirleri de anılan kanunda belirtildiği gibi: Azalardan umumi heyetçe tespit edilecek miktarda her ay kesilecek aidat, teberrular ve Devlet bütçesinden yapılacak yardımlar, sandık gelirlerinin nemalandırılmasından hasıl olan karlar, sandığın maksatlarını tahakkuk ettirmeye elverişli prevantoryum ve kaplıca gibi tesisler satın alarak veya yaptırılarak bunların kiralanmasından veya işletilmesinden elde edilecek kazançlar. 

      Görüldüğü gibi sandığın iki geliri var birincisi üyelerden “kanun zoru ile alınan paralar”, ikincisi ise “faiz” gelirleri. Devlet bütçesinden şimdiye kadar sandığın kasasına bir para aktarıldığını sanmıyorum. Ama zamanın siyasileri tarafından sandığın arazilerinin bir takım kimselere peşkeş çekildiğini bilmeyen yok. Ekonomik sıkıntıda olan Tercüman Gazetesi'nin 1993'teki sahibi Kemal Ilıcak, Sedat Çolak'ın sahibi bulunduğu AY-BA İnşaat'a ait arazinin 120 milyar liraya alınıp, 346 milyar liraya satılmasından sorumlu tutulmuştu. Üstelik 120 milyarlık borcun ilk taksiti İLKSAN’dan tahsil edilen çeklerle ödenmişti. Peki ilksan bu çekleri nasıl verebilmiştir diye soracak olursanız 'verdimse ben verdim' lafını sizlere bir şeyler hatırlatacaktır.

      Amansız bir rekabetin olduğu günümüz ekonomisinde, yönetim kurulu “öğretmenlerden” oluşmuş bir yapı nasıl rekabet edebilir. Tabi ki edemeyecektir. İLKSAN 2005 yılında toplam olarak 5 trilyon zarar etmiştir. 2009 yılı için AD-TUR 35.233 TL, De-ha şirketi 110.517 TL zarar ettirilmiştir. Bu miktarlar yaklaşık 6 bin İLKSAN üyesinin 1 aylık ödenti miktarına denk gelmektedir.

      Hakkında bu kadar yolsuzluk iddiası bulunan, her yıl zarar eden, faiz ile ilgili kaygıları olan insanları faize bulaştıran ve en önemlisi üyelerinin yüzde sekseninin tasfiye edilmesini istediği bir yapı neden hala korunur ve ayakta tutulur?

       Bizim teklifimiz, İLKSAN’ın tasfiye edilerek, isteyen İLKSAN üyelerinin şimdiye kadar ödedikleri aidatların Bireysel Emeklilik Sistemine aktarılması ve böylece üyelerin mağduriyetinin önlenmesidir. Bu sisteme katılımcı tarafından ödenen katkı paylarının %25’i oranında devlet tarafından katkı sağlandığı hepimizin malumu. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), bireylerin gelir elde ettikleri dönemde düzenli olarak tasarrufta bulunmaları, yatırıma yönlendirilen tasarruflarıyla birikim oluşturmaları ve emeklilikte gelir elde etmeleri üzerine kurulmuş bir özel emeklilik sistemi. Üstelik sistemin tüm unsurları denetim altında. Şirketinizin faaliyetleri Hazine Müsteşarlığı, fonların ve portföy yöneticilerinin faaliyetleri ise Sermaye Piyasası Kurulu tarafından denetleniyor. Şirketinizin bağımsız dış denetim yaptırması zorunlu olduğu gibi, fonların hesap ve işlemleri ayrıca bağımsız dış denetime tabi. Yani tamamen güvenilir bir sistem.

      İLKSAN’ın geleceği ile ilgili bir diğer yol ise, Bireysel Emeklilik Sistemine devlet tarafından sağlanan katkının, devlet zoru ile üye yapılan İLKSAN üyelerine de yapılmasıdır. Ve denetiminin Bireysel Emeklilik Sisteminde olduğu gibi bağımsız denetim kurullarınca yapılarak sonuçlarının üyelerle paylaşılmasıdır.

     İLKSAN’ın, toplu sözleşmede alınan karar ile yeni 2012 yılından sonra atanan öğretmenlerin zorunlu üyeliği isteğe bırakıldığından, zaman içinde tasfiye olacağı kesindir. Bu durumda yönetici zaaflarından ve piyasa koşullarının oynaklığından doğacak zararlar da eklendiğinde yıllar geçtikçe devletin ödemek zorunda olacağı tasfiye bedeli de artacaktır. Şimdiden, devletin ve üyelerin en az zarar göreceği bir yöntem ile tasfiye sürecini başlatmak akıllıca olacaktır. Atalarımız boşuna söylememiş “Zararın neresinden dönersen kardır.”