İnançlı yetişen çocuk milli-manevî değerlere saygılı olur ve yaşamaya çalışır. İnanç insanı ayakta tutan en önemli unsurdur. İnanç, en iyi motivasyon kaynağı olduğu gibi olumsuz bakışı, düşünce, davranışın ve başarısızlığın da önündeki  en iyi frendir. Vicdanın en iyi polisidir. Hayatın en iyi güvenlikçisidir. En iyi başarı kaynağıdır. 
          Allah (c.c.) “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır”  der. Bunu bilen çocuk çalışır ve başarmak için motive olur.

          Cenab-ı Hakk’ın “İnsanı en güzel şekilde yarattığını” bilir  başkalarından eksiği olmadığını düşünerek, başkasının ulaştığı bir başarıya kendisinin de ulaşabileceğine inanır. 
         “Her zorlukta bir kolaylık olduğunu ve her zahmette bir rahmet olduğunu” bilen çocuk zorluklara göğüs gerer ve  zorluklara karşı dik durmasını bilir. Küçük bir başarısızlıkta hemen sarsılmaz. 
          İnançlı çocuk “Mü’minler ancak kardeştirler” ayeti gereği  insanlara saygı ve sevgi çerçevesinde hareket eder ve insanlarla ilişkilerini geliştirerek çevresine katkı sağlar. Kimseye ve çevresine zarar vermez. Çevresinden olumlu tepkiler alır ve 
motivasyonunu artırır. 
         İnançlı çocuk, “Ey îmân edenler! Şarab (içki), kumar, dikili taşlar (putlar) ve fâl okları ancak şeytanın işinden bir(er)  pisliktir; öyleyse ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide Suresi 90. Ayet) ayeti gereği içki, kumar ve diğer zararlı alışkanlıklardan kendini muhafaza eder. Batıl inançlardan 
kendini arındırır. Hem inancını muhafaza eder, hem vücudunun sağlığını korur, hem de ailesine ve çevresine zarar  vermez. Alkol (içki), bali, bonzai, esrar, eroin ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durur. Canını, malını, huzurunu, ailesini bu illetlerden muhafaza eder. 
        İnançlı çocuk, ibadetlerini yerine getirir ve başka çocuklara da emsal teşkil eder. Onların da hak yolda ilerlemelerine vesile olur. Hem kendi imanını kuvvetlendirir hem de başkalarının imanına kuvvet verir, takviye eder. Bu konuda 
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri talebeleri için “Başkalarının da îmânını kurtarmayı vazife bilmek Her şâkirdin vazifesi, yalnız kendi îmânını kurtarmak değil; belki başkasının îmanlarını da muhafaza etmeye mükelleftir. O da, hizmete ciddî devam ile olur.” (Kastamonu Lâhikası, s.148) 
        İnançlı çocuk, hem dünya hem de ahiret hayatı için çalışır. Merhametli olur ve yardıma muhtaç kişilere yardımcı olur. Başkalarından beklemek yerine kendisi çevresine katkıda bulunur. Alan el değil veren el olmak için başarılı olmak ister. Zillet değil, izzetle yaşar. Bediüzzaman hazretlerinin dediği gibi “İzzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz.” ışığında yaşar. Onuruna, namusuna, haysiyetine sahip çıkar. 
       İnançlı çocuk, daima ümitvar olur. Asla ümidini yitirmez. 
 En dara düştüğü an ve en sıkıntılı zamanında bilir ki “Allah’dan ümit kesilmez.” “De ki: ‘Ey nefisleri aleyhine (günah işlemekle ömürlerini) isrâf eden kullarım! (Günahlara bulaştık diye) Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin! Şübhesiz ki Allah, bütün günahları bağışlar!’ Doğrusu, Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (kullarına çok merhamet  eden)ancak O’dur.”  (Zümer Suresi 53. Ayet) Ayeti gereği ümidini yitirmez.                          Yüz kapıdan doksan dokuzu kapalı olsa da en az bir kapının açık olacağını bilir ve o kapıyı bulmak için çaba sarf eder. Her derdin bir dermanı olduğunu bilir ve dertten yakınmak yerine, derde derman arar. 
İnançlı çocuk, olumsuz değil olumlu, negatif değil pozitif, ümitsiz değil ümit var olur.

ADNAN KALKAN

Eğitimci Yazar

Aile ve Eğitim Danışmanı