Onu ilk defa tarihi bir külliyenin bahçesinde gördüm.

Bir gurup arkadaşla oturduk, sohbet ettik, ruberu.

İlk intibalar katkısız saf gözlemlerdir, pek yanıltmazlar sahibini.

Konuştukça çok güzel şeyler anlatıyor, bir yandan da devam eden tanışma faslına devam ediyorduk.

İsmini söyleyen her arkadaşa özel iltifatlar göndererek özel sorular yöneltiyordu.

Bendeniz de iltifatlarından nasibimi aldım.

Ayrıca yazıp-çizme işimden dolayı takdirlerine mazhar oldum, içim ısındı.

Sıra kendisine geldiğinde bu sefer bizler hakkında duyduğumuz övgüleri aktardık kendilerine.

Görevimiz bu necip millete hizmet etmektir, sadece görevimizi yapmaya çalışıyoruz, demeye getirdi.

Daha önce görev yaptığı Diyarbakır’da zatıyla ilgili duyduğumuz çok hoş hatıralardan bahsettik, eksik taraflarını o tamamladı.

İki saate varan sohbetimizden sonra, bravo ya İstanbul gibi bir dünya başkentine böyle bir vali pek yakışmış demek zorunda kaldık.

Evet, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’dan bahsediyorum, Devleti, hem kudretiyle hem de şefkatiyle İstanbul’da en iyi temsil etmeye çalışan bir Vali’den.

Kudret ve şefkat kelimelerini boş yere kullanmadım, bilinçli olarak kullandım.

Zira Taksim Gezi Parkı hadisatı esnasında takındığı tavırla bunu kesinlikle hak ediyordu.

Önce olaylar karşısında emrindeki polis gücünü rasyonel bir şekilde kullandı.

Bir kez daha üzerine basarak ifade etmek isterim ki, bazılarının iddia ettiği gibi polis aşırı ya da orantısız güç kullanmadı.

Karşısına çıkıp küfür edenlere bile farklı muamele yapmayan polis için aşırı güç kullandığını iddia etmek ancak bu ülkeye düşman olmakla izah edilebilir.

Toma altına girmeye çalışarak kendini reklam etmek isteyen kaltağı aracın altından çekip alan ve bunu videoya alarak kamuya faş eden polis için dense dense kontrollü güç kullandı denilmeli ve yabancılarla kıyaslandığında da “merhametli polis” tabiri kullanılmalıdır.

Taksim çevresinde konuşlanan bütün marjinal örgütlere karşı gösterilen kararlı tutum devletin kudret yönünü gösteriyordu.

İlerleyen günlerde inisiyatifi elden bırakmayan Vali, sahip olduğu yetkilerini en iyi şekilde kullanarak devletin sadece “kudret”ten ibaret olmadığını, onun bir de” şefkat” yönünün olduğunu gösterdi.

Bir tweet atarak “gençler gezi parkı bu günlerde çok güzelmiş, kuş cıvıltıları, arı vızıltıları ve ıhlamur kokuları, aranızda olmak isterdim” dedi.

Sonra diyalog girişimlerindeki samimiyetini ispatlamak istercesine gece yarısından sabaha kadar Dolmabahçe’deki kafede gençleri dinleyeceğini ilan etti.

Olaylar karşısındaki tavırlarıyla “işte vali dediğin böyle olur” kanaatini uyandırdı herkeste.

Valimiz şimdi yeni bir sınav veriyor.

Bulunduğu ilin bir numaralı mülki amiri olması hasebiyle mahkemenin selameti için bazı tedbirler alması ve bunları açıklaması son derece normaldir.

Buna karşılık M. Ali Şahin’in herkes yetkisini bilsin ve yetkisini hudutları dâhilinde en iyi şekilde kullansın sözü kimsenin hoşuna gitmedi.

Ayrıca Şahin’in çıkışını kendi isminin siyaset sahnesinde silik kalmasından dolayı olduğunu ifade edenler oldu.

Bir öneri ile yazıma son veriyorum.

Malum politikada dikey yükselmenin en sağlıklı yolu başarıya binaen daha yüksek mevkilere gelebilme imkânıdır.

Bence Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için çok uygun bir isimdir.