Bakanlığa ilk olarak atama için eskiden hükumetlerin kura yolu vardı. Kura çekilir şans ile mi yoksa başka bir şeyler aracılığı ile mi hatta açıktan atama ile mi birileri işe yerleşirdi. Sonra bir gün sessiz bir devrim gerçekleşti. Artık devletin kadrolarına girmek için bir kaç aşama ve yol çıkarılmıştı. Sınavlar mülakatlar deneme yanılma yolu ile bir biri ardına sıralanıyordu. Netice de olan oldu yıllarca bekleyenler umudu öküz arabasına yükleyip yola çıktı. Artık Kaf Dağı yolunda herkes bir birine neler olduğunu ya da neler yaşa/n/dığını soruyor ve kimse cevap alamıyordu.

          Çünkü ne direkt alımlar ne içeride ki yöneticilikle ilgili uzun yılların tecrübesi ile uygulanan ve öğrenilmiş metodlar yoktu artık. Her gün yeniden yeni yöntemler geliştiriliyor ve bunlar için nasıl kafa yorulduğu ile ilgili hiç bir ip ucu ya da bilgi kırıntısı alana düşmüyordu. Pat diye yayınlanan yönetmeliklerle üç gün önce yaptığı atamayı Anayasa mahkemesinin iptal etmesini ister gibi yeni usuller üretiliyor hale gelmişti. Kural konuyor mesela okul müdürü olarak iki yıl çalışınca ilçe müdürü olursun deniyor ama iki yıl dolmadan yine değişiyor iki yıl şube müdürlüğü yapmış olma şartı getiriliyor. Hangi uykudan uyandırıldılar merak konusu. Ya bundan sonra ne çıkacak ne ile kimler sağ gösterilip sola yatırılacak diye düşünmeden edemiyor insan.

          Aslında daha önce Bakan değişikliği olduğunda '' Yine Yenden mi? ’’ diye bir yazı yazmıştım ama üzerinden çok geçmeden hem de aynı bakan döneminde aynı konuda üç beş değişik uygulama ve yönetmelik çıkınca dut yemiş bülbüle döndüm. Yahu devletin bünyesine Taşeron’u kaldırıp adam alıyoruz ya. Arada ki tüm engelleri kaldırın ve istediğinizi alın kardeşim. Kendi tabanınıza yeterince kadro ayıramaz hale gelmeniz ne anlama gelir Allah aşkına. Her müracaat edene KPSS puanı soran vekil ve bakanlar ülkesi halindeyiz. Bakan kendi bakanlığına veya taşra teşkilatına Kpss’si olmayan adam alamıyor. Bünyede olanı istediği gibi görevde yükselmeye tabi kılamıyor. Sonra biz değişiklik yapıyoruz düzeltiyoruz deniyor. (Sınav adalettir zannına katılmıyorum.)

          Kurumları, işleyiş ve atama biçimlerini en eski haline getirin yeter. İlk defa eskiye bir çok fikirden insanla ortak özlem duyulacak günler yaşıyoruz. Öğrenciye getirilen serbest kıyafetin ulaştığı noktaları gelin de bir yerinde gözlemleyin bir zahmet. Veli ali kıran baş kesen olmuş herkes kendi doğrusunu öğretmene okul müdürüne, yönetimine dayatır hale gelmiş. Okullarda öğretmenler ve yöneticilere Köle İzaura muamelesi yapılıyor. Aklına esen bire bin katıp 147’yi arıyor üşenmeyen bakanlığa kadar ulaşıp istediği sonucu elde etmenin bir yolunu buluyor. Bulamasa da çalışma azmini kırıyor ve artık el etek çekilir hale getirilmeye doğru yol alıyor okullar ve emanet edilenler açısından.

          Veli ve öğrenci elbette seçmen olarak ve vatandaş olarak değerlidir ancak eğitim dünyasına dair bilgisi ilk okulda gördüğünden ibaret olandan; eğitimle alakası olmayan yüksek eğitim almışına kadar herkesin akıl fikir verdiği ve kendisini eğitim camiasında ki herkesin amiri gibi gören saygısız bir güruhun türemesi eğitimi bitme noktasına doğru taşımaktadır. Öğrencinin doğru eğitilmesi imkanını dahi sorgulayan ve yapılan her tür faaliyeti kendi algısı çerçevesine indirgeyen veli profilinin müsadesine ve insafına terk edilmiş bir eğitim ortamında okul yönetimi tecrübesi olmayan ve öğretmenlikten sınavla şube müdürü olmuş kişilere ilçe müdürlüğü verdiğin anda artık tümüyle kilitlenmiş bir sisteme mahkum edilmiş olan eğtim için oturup ağlaşma vakti gelmiştir demektir.

          Allah aşkına yapılan değişikliklerin bir çoğunda partner kuruluşlardan fikir alma zahmetine girildiği halde bu bariz hatalar nasıl yapılıyor anlamak mümkün değildir. Bakan danışmanları arasında hiç mi okulda çalışmış öğretmen kökenli veya saha tecrübesi olan birileri yok. En azından bir kaç tane daha önce il ilçe yönetmiş birileri vardır diye düşünüyorum. Kladı ki Okullar ya da eğitime dair kurumlar diğer bakanlıkların dairelerine benzemez bunu bilseler kafi aslında. Bakanlık bünyesinde görev alanların çoğu alt kademelerde bir müddet görev yapmış öğretmenler olduğunu düşünüyordum ama galiba pekte öyle değilmiş. Yani öyle olsa bu uygulamalar nasıl olabilir ki. Alanı azıcık bilen birisi asla bu şekilde yapılan işlerde ki garabete müsade etmez. En azından ben öyle sanıyorum.

          Tüm bakanlıklarda durum böyle mi bilmiyorum ama en azından Milli Eğitim Bakanlığında görülen şu: Tüm makamlar Kaf Dağının ardına taşınacak. Daha okullara müdür müdür yardımcısı bulmakla ilgili sorunlara yeterince kafa yorulmamışken şimdi bir de okul yönetimine dair hiç bir sıkıntı iş ve işleyişi görmeden ilçe ve il müdürü olmuş insanlarla ilgili sorunlarla başabaşa kalacağımız düşünülürse çekeceğimiz çilemiz daha çokmuş herhalde diyesi geliyor insanın. En başından söylemem gerekeni şimdi söylüyorum. Bu şartları tüm aşamalar için geçerli kılmadığınız sürece sorunlar çözülmeyecektir.

          1) Okulda müdür yardımcısı olmak için dört yıl öğretmenlik şartı.

          2) Müdür’ün seçmesi ile müdür yardımcısı görevlendirme. (Suistimali önleme amacı hizmeti önlemeye sebep haline gelmemeli.)

          3) Şube müdürlüğü için Okul Müdürü olma şartı. (En az iki yıl)

          4) Şube Müdürlerinin en az yüzde ellisini İlçe müdürünün seçmesi.

          5) İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü için iki yıl şube müdürlüğü Şartı.

          6) İlçe Müdürlerinin en az yüde ellisini İl Müdürünün seçmesi.

          7) İl Milli Eğitim Müdürlüğü için en az iki yıl ilçe müdürlüğü şartı.

          Son derece anlaşılabilir ve uygulanabilir olan böyle bir sistem kendi içnde mantıklı ve yürütülebilirdir. Bir kısmı şöyle bir kısmı böyle derseniz sorgulama ve başarısızlık devam eder gider.

          Vesselam

          Selehattin DUMAN

          Burası Hiç Boş Kalmayacak İst. Şb. Bşk. :)

          15.01.2018 02:16