Nesillerin tükettiği zamanlar,

Zamanların tükettiği nesillerden daha mı fazla?

Düşünmeye değer bir konu. Yaşam durmadan standardize ediliyor. Her şey aynı; mekânlar, evler, sokaklar, apartmanlar, bahçeler…

Zevkler, renkler, aşklar, meşkler, eğriler, doğrular, düşünceler, itirazlar…

Ve en nihayet insanlar. Evet, insanlar…

Aynı giyinen, aynı şeylerden zevk alan, aynı tip evlerde aynı tip eşyalarla oturan, aynı düşünen…

Belki de hiç düşünmeyen, sadece zevk alan ve sadece zevkine dokunulduğunda düşünen…

Köle nesil; çok çalışan, az dinlenen, haz-hız eksenli, özgürlük düşkünü mahkûm bir fraksiyon!

Kapitalizmin nihai hedefi bu olsa gerek, gidişata bakılırsa…

Mesela kola ve cips sevenler el kaldırsın, desem sizce dünyanın kaçta kaçı el kaldırır?

Pizza ve hamburger sevenler?

El kaldıranlara bakıyorum da bir hayli fazla. Dünyanın büyük bir kısmı diyebilirim.

Bu testi, diğer bütün yaşamsal alanlarda da uygulayabilirsiniz. Sonuç hep aynı olacaktır.

Özetle; bir kalıp kuruyor kapitalizm, önce herkes o kalıptan geçecek, sonra da mutlu son.

Bir kola üreteceksin, bütün dünya içecek; bir tişört üreteceksin bütün dünya giyecek; bir ev modeli sunacaksın, bütün insanlar orada yaşayacak; bir oyun üreteceksin, bütün âlem onu oynayacak.

Daha az masraf, daha çok üretim, daha çok tüketim ve daha çok kazanç. Robotlar üretecek, insanlar tüketecek ve robotların emrinde çalışacaklar. Binde beş efendi, diğerleri köle olacak.

Efendiler düşünecek, karar verecek, çok yaşayıp çok eğlenecek; köleler ise düşünmeyecek, verilen karara uyacak, az yaşayıp çok çalışacak…

İşte hayal edilen yeni dünya düzeni. Burada örf yok, gelenek yok, milliyet yok, din yok, renkler ve zevkler yok, kısacası insan yok!

O düzene doğru hızla ilerlerken; kalıba sığmayanlar dilim dilim doğranıyor. Dünya kan gölüne döndü. Kalıpların çarkları çalışmaya, kan dökülmeye ve sistem kurulmaya devam ediyor.

“Dünya beşten büyüktür”, diye itiraz edenler tecrit edilmeye çalışılıyor. Kalıptan geçenleri, yeniden dirilişe dürtenlerin sesi kısılıyor, direnenler çok fena bombalanıyor.

Dikkat!

Dikkat ettiniz mi? En çok İslam coğrafyası bombalanıyor…

Çünkü İslam köleliğe, efendiliğe, tekdüzeliğe, haksızlığa, kalıplara karşıdır. “Düşünmez misiniz?” diye uyarır; “Akletmez misiniz?” diye uyandırır insanlığı.

Özgürlük vaat eder, farklılıkları besler, emeğe ve şahsiyete önem verir.

Dikkat!

Bir daha dikkat ettiniz mi? En çok Ramazan Ayı’nda bombalanıyor, İslam coğrafyası…

Çünkü oruç, aslında düşünmeye, akletmeye, efendilik ile köleliği kaldırıp kardeşliği tesis etmeye, halden anlamaya sevk eder.

Çünkü oruç, “Durmadan yemeyi ve eğlenmeyi bırak, biraz da düşün… Kendini düşün, başkalarını düşün, dünyayı düşün, kâinatı düşün… Doğrularını ve yanlışlarını ölç biç! Eksiklerini gider ve yeniden fıtrata dön!” der.

Oruç kapitalizmin önce insanı ve sonra da dünyayı bitirecek olan kalıplarına karşı bir başkaldırıdır. Haz ve hız eksenli savrulmaya karşı bir direniştir. Kısacık dünya hayatının küçük zevklerine mahkûm olmaya karşı bir isyandır. Sömürene karşı sömürülene taraf olmaktır.

Ve oruç; ebede namzet olmaktır. Kutlu bir direniştir. Kutlu bir eylem…

En büyük insani eylem, kapitalizme isyanın şifresi...