MİLLİ BASİRET EVET DER

     Erkan Yolaç ilk acemi stand up yarışmacısı sayılabilir Türkiye’nin. Hemen herkes TV’nin tek kanallı olduğu o yıllardan tanır onu. Evet Hayır yarışması düzenler bir eğlence programının kısa bir bölümünde sahnelerdi. Eğlence kültürünün çok ta başarılı olduğunu söyleyebileceğimiz bir dönem değildir. Bir o bir kaçta işsiz tiyatroculara yaptırılan kötünün iyisi parodiler vardı.

      İstisnasız her bölümde zaten asıl amacı yanıltarak birin söyletmektir ya bazen cevap EVET olması gerekirken hayır demek talihsizliğini yaşayanlar olurdu. Soru karınızı seviyor musunuz? olunca adamcağız o iki kelimeyi kullanmama niyetiyle hayır deyivermesin mi? İzleyenleri kırıp geçirmesine rağmen kendisi hafif kızararak hanıma vereceği hesabı düşünüyordu.

      Şimdi tam da bir referandum öncesinde bu örneğin ne manası var diye düşünebilirsiniz. Değil mi ama. Bu kadar ciddi bir konu neden böyle hafifsenerek işlensindi ki bir köşe yazısında. Anlatayım.

      Öncelikle bu işi kimin ne kadar ciddiye aldığını ben de merak etmiyor değilim. Çok partili hayat başladıktan sonra tek başına iktidar yüzü görmemiş bir parti meseleyi ne kadar ciddiye alıyor çok merak ediyorum. Hala kendisi ve taraftarlarının tehditkâr açıklamalarının ne tür bir fayda getireceğini düşündüklerini çözemedim. Uzun yıllar boyunca milleti korkutmak ve sindirmek suretiyle ülkeyi yönetmiş olmalarının etkisi midir bilinmez ama zamanın ne kadar değiştiğini, toplumun ne kadar bilinçlendiğini görmemekte ısrarcı oluşları bende ciddiyet endişesi husule getiriyor.

       Bir gün içerisinde bir Evet bir de Hayır taraftarı ve göz önünde ki insanlar ya da yakınları, mekanları hedef alınıyor buna karşın yine malum kesim nisan da ki ateş ülkeyi yakacak diye salvo yapıyor. Hayır oylarının yüksekliğine dair elde hiçbir veri olmadan kazanacağını iddia eden siyasetçi rakibine mi yoksa millete mi meydan okuyor? Allah aşkına siz bu insanların Hayırın kazanmasını istediklerini düşünebilir misiniz. Ya gerçekten kazanamayacaklarını zaten öngörüyorlar ve eski alışkanlıkları depreştiğinden bir kaos ortamından medet umuyorlar Ya da…

       Bu güne kadar yapılan referandumların tamamında MİLLET istediği sonucu almıştır; istisnalar hariç. Yani darbe sonrası olanlar hariç kimin ne istediğinden çok yapılan referandumun ne olduğuna bakmıştır. Millet topyekûn bir hataya hiç düşmemiştir. Ya da diğer ifadeyle kimse millete gol atamamıştır.

       Yapılacak olan Anayasa değişikliğinde neler olduğu bilinmiyor, önemsenmiyor. Taraftarlık üzerine kanaat sahibi oluyor çoğu seçmen ifadelerini çok dillendiren var. Bu benim çok ta ilgimi çeken bir boyut değil. Aslına bakarsanız ben de hukukçu edasıyla incelemedim. Ama millet gibi genel havada, haberlerde ve zaman zaman oturumlarda konuşulanlar çerçevesinde bilgi sahibiyim. Yani ne ben ne de millet hukukçu değil. Ama Miili Basiret sahibi olarak işin hakkını vereceğimizden zerrece şüphem yoktur.

      Yıl 2002. Seçimde oy kullanmaya babamla beraber gidiyoruz. Babam dikkatlice etrafa bakarken ben millet adına çok ta ümitli olmadığım bir ruh hali ile yürüyorum. Bir ara babam bana seslenerek dedi ki.

      -Hoca dikkat ediyor musun milletin haline. Ben de – Bir tuhaflık var ama çözemedim dedim. Babam;

      -Oğlum ben kırk yıldır oy kullanırım bir sürü seçim gördüm bu milleti hiç böyle sesiz sakin görmedim. Bu seçimde çok farklı bir şey olacak. Bilenmiş bir hal var. Sonuç olarak mecliste ki tüm partilerin bittiği bir seçim ile tek başına hem de çiçeği burnunda yeni kurulmuş bir parti iktidar olmuştu.

      Şimdi bu örneği şöyle okumayın. Ezici çoğunlukla Evet alacak demek istemiyorum. İnşallah öyle olur. Bana yüzde ellinin üzerinde ki her sonuç uyar. Ama ne kadar yüksek oran olursa o kadar iyi. Bunun için önce iyi çalışmak ve  milleti iyi okumak gerekiyor.

       İkinci olarak meseleyi iyi anlatmak gerekiyor ama sadece anlatmak değil hissettirmek te gerekiyor. Bu referandumun ne kadar hayati olduğunu her kesin çok iyi anlaması sağlanmalı. Alanda çalışanlar ehil ve kucaklayıcı olmalı. Kırılgan insan çok fazla. Kimisi hükümetin yaptığı işlerin, hizmetlerin farkında olmakla birlikte ya bir yakını tanıdığı Fetö şamarı yemiş, ya da tanıdığı biri sıkıntı görmüş. Haklı yada haksız ayrımı yapmıyorum. Bu ülkenin istiklal ve istikbaline kast etmiş olanların yargılamalarının adil olduğunu düşünsem de böyle bir hakikat var.

       Tüm argüman ve enstrümanları kullanarak bir Hayır bloğu oluşturup her fırsatta bir takım dolgu malzemeleriyle bunu desteklemeye çalışacaklar. Sağdan, soldan, İslamcı ve muhafazakar, milliyetçi ve liberallerden her kesimden ne koparabilirsek üzerine oynanacak. Yapılabilecek gündem kaydırıcı ve çatışma çıkarıcı provokasyonları saymıyorum bile.

       Şimdi bir de kazara Hayır deme gafletinde bulunacak sağ meşrep seçmeni ele alalım. Aynen yarışmada olduğu gibi alabora olacaklar. Sonuç olumsuz olursa ne olacak biliyor musunuz? Biz zaten olmayacağını biliyorduk ta onun için de falan filan… diyecekler. Sonuç Evet çıkarsa Hayır dediklerini inkar etmek zorunda kalacaklar. Tıpkı 7 haziranda ortaya çıkan sonuçtan sonra ne diyeceğini şaşıranlar gibi. Seçim öncesinde sağda solda caka satıp iktidarın şımardığı gibi afili laflar edenler seçim sonrasında içerden içeriye ne halt ettik yahu dediler ama iş işten geçmişti. Bereket sonra ki seçimde istikrar ve sağduyu kazandı da ülke sıkıntıları aştı.

       Ama şimdi böyle bir imkan yok. Sonuçları herkes kabullenecek ve tekrarı / telafisi olmayan bir oylamaya gidildiğini anlayacak. O zaman ülke kurulalı beri nasıl yönetilmek istiyorsunuz diye sorulmamış bir millet olarak ayağımıza kadar gelmiş olan bu fırsata dikkat edelim. Bu fırsat kaçamaz. Ancak sonrasında ideal yönetim biçimleri ve sair taleplerimiz konusunda yine bol bol konuşalım derim ben. Birkaç örnek vereyim isterseniz.

       Darbecinin yapmış olduğu bir anayasada nasıl olur da değiştirilmesi düşünülemeyecek maddeler olur. Bu tüm siyasi yapılarca tabu gibi kabul görür. Özgür bir ülke de kendi halkının inanç ve değerleri ile ilgili sınırlamalar nasıl söz konusu edilebilir. Yapılacak çok iş gidilecek uzun bir yol var. Özellikle bireysel ya da küçük hesaplı bakış hatalarına kurban edilmemesi gereken bir sınav bu. Ülkeye sahip çıkma anlamı taşıyan boyutları var. Haydi öyleyse hep beraber güzel bir geleceği inşanın eşiğinde olduğumuzun bilinci ile hareket etme kararlığını ortaya koyalım.

Beyler lütfen bu işi ciddiye alalım.

Not: Hayır kampanyası yürütmeyen sağduyuya selam olsun.

Selahattin DUMAN

Eğitim Bir Sen Bir Nl. Şb. Bşk. Yrd.

21.02.2017