Yakın zamana kadar "Cemaatin kontrolden çıktığını" sanıp, hükümetin tedbir almaya çalıştığını sanıyordum.

Şimdi gördüm ki;
"Hükümet cemaatin kontrolünden çıkmış." 


Bu nedenle cemaat 17 Aralık'ta, Kılıçtaroğlu'nun doğum gününde "darbe yapıp" hükümeti kontrol altına almaya çalışmış.


Erbakan kontrol edilemeyince aynı şey yapılmış, Ecevit vefat edince hükümet feshedilmiş.

Erdoğan hükümetlerine baştan mesafeli davranılmış.


Boşuna Fethullah Gülen’den Filistin için taziye mesajı beklemişiz.

Filistin meselesi bu hareket için "Hamas" meselesi ve Hamas = İran.


Cemaat yolsuzluk, rüşvet ve dershanenin arkasına saklanarak, kendi "ılımlı", İslam’ına karşı çıkanları ekarte etmeye çalışıyor.

Halktan bu amacını gizliyor.

 Bizim dershanelerimize girildi, kurumlarımıza saldırıldı deniyor.

Bu hükümetin şu şu politikalarına karşıyız denmiyor.

 Politikaya uzağız masalları anlatılıyor.

 Cemaat Başbakanın İRAN, SURİYE ve AÇILIM politikalarına karşı.

 Ama bunu dilendirmiyor, bunu söylese taban uyanacak.

 Bu nedenle her şeyi açık oynayan ve gücünü halktan alan Tayyip gitmeli.

Tayyip giderse AKP'nin gitmesine gerek yok.

 Çünkü gerisini ehlileştirebileceklerini düşünüyorlar.

Aslında oyun karmaşık:
* Cemaat HÜKÜMET VE YARGI eliyle ORDUYU tasfiye etmeye;
* Cemaat YARGI ve BÜROKRASİ eliyle HÜKÜMETİ tasfiye etmeye;
* Hükümet Cemaat eliyle ERGENEKON'u ve masonik yapıyı;
* İsrail ve siyonizm CEMAAT eliyle HÜKÜMETİ ve İranı, HÜKÜMET eliyle CEMAATİ tasfiye etmeyi planlamış.

Ama Erdoğan'ın taktikleri ve uyanıklığı bütün hesapları altüst etti.

 Son uyuyan hücreler uyanmadı.

 "Hoca" meclisteki ve ordudaki hücreleri devreye sürmedi.

 Dikkat ederseniz burada muhalefetin "FİGÜRAN OLMAK"tan başka bir etkisi yok.


Seçim pek çok şeyi belirleyecek, ama her şeyi değil ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

 
Allah sonumuzu hayreylesin...