"Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” Enfal / 46

Böyle buyurdu Rabbimiz Kerim Kitabında. Allah ve Rasulü’nün buyruklarına sımsıkı sarılın, birbirinize düşmeyin, düşmanla işbirliği yaparak kendi kendinizin kuyusunu kazmayın buyurdu.

Birbirinize düşerseniz elin adamı, düşmanca davranır ve sizi darmadağın eder. Siz de sadece birlik ve beraberliğinizi değil aynı zamanda güç ve kuvvetinizi de kaybedersiniz. Korkuya kapılırsınız, dağılırsınız da izzet ve namusunuzu da kaybedersiniz.

İslam düşmanları, tıpkı tarih boyunca olduğu gibi bugün de müslümanların dağınıklığından, uhuvvet duygularını kaybederek ayrılık fitnesine düşmelerinden faydalanarak pusuda beklemiyor mu? Fırsatını bulduğunda da öldürücü darbeyi indirmiyor mu?

Irak, Suriye, Afganistan ve diğerleri paramparça edilmedi mi gözlerimizin önünde? İslam Coğrafyası  darmadağın ve perişan bir halde değil mi? Arakan’da Budist teröristleri bile müslümanları türlü işkencelerden geçirerek katletmedi mi, sersefil bırakarak ülkelerini terk etmek zorunda bırakmadılar mı? Bosna’yı, Srebrenitsa’yı unututuğumuzu mu sanır Batı’nın ve batılın ekabirleri?…

Kaybettiğimiz sadece birlikteliğimiz değil aynı zamanda izzetimizi, namusumuzu, şeref ve haysiyetimizi kaybediyoruz. Acınacak hale geliyoruz. Dile getirmek bile ayrı bir zillet. Halbuki izzet ve şeref mü’minlerin en belirgin vasıflarıyken…

"Eğer bu savaştan Medine'ye dönersek, şerefli kimseler alçakları and olsun ki, oradan çıkaracaktır' diyorlardı. Oysa, şeref Allah'ın, Peygamberinin ve inananlarındır, ama ikiyüzlüler bu gerçeği bilmezler.” Münafikun / 8

Kaybettiğimiz Irak değil, Suriye değil. Yitirdiğimiz sadece Afganistan değil, yalnızca Arakan, Somali, Sudan değil.

Kudüs değil asıl kaybettiğimiz, kabul edelim ki, ümmet bilinci, ümmetin onuru.

"Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan,

Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan!"

M.Akif ERSOY

İslam’ın ve Müslümanların düşmanlarına, siyonistlere ve arkasındaki işgalci güçlere "dur" demenin tek yolu, İttihad-ı İslam / İslam Birliği’ni yeniden tesis etmekten ve müslümanların öfkesini dipdiri –o da yetmez- sürekli tutmalarından  geçiyor. Çok zor olsa da, başka bir çaresi yok ümmetin tekrar ayağa kalkabilmesi, yıkıldığı yerden yeniden dirilişe uyanabilmesi için…

Bugün, garip ve biçare oluşumuzun nedeni güçsüzlüğümüz ve dağınıklığımız, en önemlisi ise "Ümmet Coğrafyasının Başsızlığı”dır. Düşmanı ve emperyal güçleri cesaretlendiren de budur.

Hal böyle iken,

Ümmet-i İslam gözünü Türkiye’mize dikmişse-ki öyledir- bizlerin mazareti olamaz. Daha güçlü olmak zorundayız, bunun için de kenetlenmek, aramızdaki her türlü eften püften ayrılık gayrılıkları bir tarafa bırakarak tek vücut olmak zorundayız. Hani bir binanın tuğlaları gibiydik ya tıpkı öyle. Hani bir tarağın dişleri gibiydik ya işte öyle…

İslam Coğrafyasına karşı ne kadar büyük bir sorumluluğumuzun ve vebalimizin olduğunun farkında mıyız o halde?

Hamasi söylemleri bir tarafa bırakarak, bu tarihi misyonumuzu yerine getirmek zorundayız. Ancak o zaman Ömer’leri, Selahaddin’leri çağlar gerisinden Kudüs’ün yeniden fethi için davet etmek zorunda kalmayız.

Gerçekten inanıyorsak yapabiliriz bunu, çünkü üstün olan biziz, izzet ve şeref bize ait. Kudüs bizim çünkü. "Kudüs İslam’ındır ve öyle kalacaktır" diye imanımız var çünkü.

Buna inanır, güç ve kudreti elinde bulunduran, Ka’be’nin de Aksa Mescidi’nin de, iki doğu ve iki batının da Rabbi olan Allah’tan “Kudüs’ü fethe memur kılacağı zamanımızın Hattab oğlu Ömer’lerini, Selahaddin’lerini, Yavuz ve Fatih’lerini, Abdülhamid Han’larını bu ümmete nasip eylemesi dua ve niyazında bulunuruz…"

Ve tekraren inanırız ki, Mescid-i Aksa'nın duvarlarında yazılan o muhteşem sloganın gün gelip hakikat olacağına: "Komutanı Muhammed (sav) olan bir ümmet boyun eğmez."

Selam olsun Aksa'ya, Kudüs’e de. Son söz, Kudüs Şairi M.Akif İNAN’ın olsun.

“Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde 
Götür Müslüman'a selam diyordu. 
Dayanamıyorum bu ayrılığa 
Kucaklasın beni İslâm diyordu.”