Hata yapanlar eleştirilir, yanlış yapanlar kınanır. Bu toplumsal bir kanaat hatta kuşaklar arasında atadan dededen geçen değişmez bir gelenektir. Biz babadan böyle gördük, tarzı kötü bir miras. Çocukların denediği ve başarısız olduğu her hareketlerinde onları beceriksizlikle suçlamak, hatta sakar olduklarını söylemek nerdeyse hepimizin kullandığı yanlış bir terbiye yöntemidir. Eğitimci Doğan Cüceloğlu’ nun başından geçen bir hatırasını burada paylaşmak isabetli olacaktır. Doğan Hoca akademik çalışmalar için gittiği ABD’de kaldığı bir arkadaşının evinde yemekten sonra sohbet ederken evin çocuğunun odada çekyata çıkmaya çalışmasını görür ve onun çabasını bir süre izler bakar ki evden kimse çocuğa yardım etmiyor. Hemen dayanamaz ve çocuğa destek vererek onun çekyata çıkmasını sağlar. Evin sahibi sesini yükselterek “ne yapıyorsun Doğan sen benim çocuğumun zaferini çaldın” der. Doğan bey ev sahibinin tepkisine şaşırır. Ancak sebebini öğrenince arkadaşına hak verir. Aile de çocuğu gözlemekte ,çocuğun özgüvenini, kendi deneyimini ve gelişimini kendi kendine geliştirmesinin istemektedir. Hayatta her deneyim ilerideki yaşamı için önemli bir basamaktır.

Millet olarak yüzyıllardır şekillenen çocuk yetiştirme geleneğimiz gelişen teknoloji, bilime rağmen içinde iyiniyetli ancak yanlış uygulamaları da barındırıyor. Bu yanlışların farkına varmamız çok fazla zaman almadan olmalı ki yeni nesil daha iyi yetişsin. Her aile çocuğunun güzel yetişmesini ister. Bunu yaparken tecrübelerden istifade eder. Büyüklerini gözler, eğitimler alır. Kısacası bir arayış içerindedir. Yaklaşık 20-25 yıl sürecek bu zaman diliminde üzerine titrediği, gözünden esirgediği evladının kendinden her yönüyle daha ileride olmasını hedefler. Anne babanın uyguladığı yetiştirme modelinin sonuçlarını görmek ve fark etmek bir kısmet işidir. İşte size söylemek istediklerimi çok güzel anlatan gerçek bir hikâye ile baş başa bırakıyorum.

Bir bilim adamının tıp konusunda yeni ve çok önemli buluşları olmuştu. Bir gazete muhabiri röportaj yaparken kendisine, ortalama bir insandan nasıl olup da daha farklı ve yaratıcı bir insan olduğunu sormuş. Kendisini diğerlerinden ayıran özellik neymiş?

Bilim adamı bu soruyu "iki yaşındayken annesinin yaşadığı bir deneyim nedeniyle" diye yanıtlamış. Bilim adamı buzdolabından süt şişesini çıkarmaya çalışırken, şişe elinden kayıp yere düşmüş ve ortalık süt gölüne dönmüş. Annesi mutfağa geldiğinde, ona bağırmak, söylenmek ya da cezalandırmak yerine, "Robert, ne kadar güzel bir hata yaptın! Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak ister misin?" demiş. O da eğilip, oynamış yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra annesi, "Robert, bu tür bir şey yaptığında, bunu senin temizlemen ve her şeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun? Bunu nasıl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalım, bir havlu ya da bir bez mi? Hangisini istersin?" demiş.

Robert süngeri seçmiş ve birlikte yere dökülen sütü temizlemişler. Daha sonra annesi, "Biliyor musun, burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığın kötü bir deneyimdi. Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi suyla doldurup, senin dolu bir şişeyi düşürmeden taşımanı sağlayalım" demiş.

Küçük çocuk şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa, düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş.

Ne güzel bir ders!

Bu ünlü bilim adamı daha sonra, o anda bir hata yaptığı zaman bundan korkmaması gerektiğini öğrenmiş. Yapılan hataların yeni bir şeyler öğrenmek için çok güzel fırsatlar olduğunu anlamış.

İşte bilimsel araştırmalardaki deneyler de bu temele dayanır zaten. Bir deney başarısız olsa bile, o deneyden çok değerli bilgiler elde edilir.

Bütün anne babalar çocuklarına, annesinin Robert'a davrandığı gibi davransalar çok daha iyi olmaz mı? ([email protected])