“lise” gündemimizde çok yer işgal edecek. Düz liselerin, Anadolu lisesine çevrilmesi en çok Seviye Belirleme Sınavı'ndan (SBS) düşük not alan öğrencileri etkileyecek. Herhangi bir okula yerleşemeyenler, özel okula gitmeyeceklerse otomatik olarak meslek liselerinin puansız bölümlerine veya imam hatiplere kaydedilecek. Bunun anlamı, bu yıl binlerce lise öğrencisi kendi isteğine uymayan okullarda Liseye başlayacak. Yani 1 milyon 259 bin 546 öğrenciden 688 bini fen, Anadolu, Anadolu öğretmen ve sosyal bilimler liselerine gidebilecek. Yerleştirme sonucunda açıkta kalan 574 bin öğrenci meslek liselerine veya imam hatiplere kaydolacak. İlginç olan ayrıntı normal liseler kaldırılırken, normal imam hatip liseleri devam ediyor. Diğer taraftan aşırı bir yönelmenin yaşanacağı meslek liseleri ve imam hatiplerin mevcut altyapısının bu yoğunluğu nasıl kaldıracağı belli değil. Geçen sene sadece meslek liselerinde 9. sınıfa başlayanların 850 bini bulduğu dikkate alınırsa, bu yıl da binlerce öğrencinin katılımıyla derslik ve öğretmen sayısında sorun yaşanmasının kaçınılmaz olduğu görülecektir. Bakanlık konuyla ilgili açıklamasında: Anadolu liselerinin kontenjanının artırıldığını, meslek liselerine kayıtta büyük artış olmayacağını, aksi durumda ikili eğitim ile yığılmandan kaynaklanan sorunun çözüme kavuşturulacağını belirtiyor. Bir görüşe göre sorunun temelinde lise eğitiminin 4+4+4 değişimi kapsamında “icbari” eğitim kategorisine dahil edilmesi var. Yönetim Bilimi Uzman Doğan Ceylan’a göre, "Önceki senelerde 1 milyon küsur öğrencinin 800 bini liseye giriyordu. Kalanı kayıtlı değildi. Bu nedenle kontenjan sıkıntısı yaşanmıyordu. Lise eğitimi 4+4+4 ile birlikte zorunlu hale gelince kalan 350 bin de eğitime dahil oldu. Bu da okulların yetmeyeceği ve kontenjan sıkıntısı yaşanacağının göstergesi." Fen, Anadolu ve Sosyal bilgiler liselerini kazanamayan öğrencilerin önüne meslek ve imam hatip liselerinden başka seçenekler de konmalı.Bir süredir tartışılan dershaneler bu sorunun çözümünde değerlendirilemez mi? Öğretmenler huzursuz. Konunun bizzat öğretmenleri ilgilendiren boyutu ise başka bir şekilde tezahür ediyor. Şöyle ki sınava girerek Anadolu Lisesi öğretmeni statüsü kazanan öğretmen bünyesinde normal bölümü sınıfları olan okullarda o sınıflara girmek istemiyor. Karşısında kalabalık bir sınıf bulan öğretmen kendini derse adapte etmede güçlük çekiyor. Bakanlık ise, “artık o durum geçti, her yer Anadolu Lisesi” diyerek, herkesin her sınıfa girerek ders işleyebileceği yönünde görüş belirtiyor. Her zaman ısrarla vurguladığımız gibi yaşadığımız bir çok sorunun temelinde eğitimin zorunlu hale getirilmesi var. Çözüm o kadar açık ve net bir şekilde ortada duruyor ki görmemek için kör ya da ideolojik körlük içinde olmanız gerekiyor. Aslında mesele zihniyet meselesi. Önce “sen ne diyorsun, bazı ülkelerde üniversite eğitimi bile mecburi eğitim kapsamına alınıyor” diyenlere bir sözüm olacak. Eğitim sahasında yarışma ve çağdaş eğitim seviyesini yakalamak “icbari” uygulamalarla değil, kaliteyi artırmadan geçer. Onun yolu da eğitimin her aşamasının ihtiyari olmasından geçer.