Su gelene kadar ördeğin canı çıkacak. Yok sen bana ördek dedin, falan derken Meb’de bekleyen acil sorunların çözümüne bir türlü geçilemedi. Şimdi diyeceksiniz bu sorunlarda nerden çıktı canım? Başımızı kuma gömersek hiç bir sorunumuz da kalmaz. İnsana dair ne varsa eğitimden geçiyor ya, işte güzel memleketimizde sorunları çözmek için beklemek, daha çok beklemek moda oldu. Bu modaya Milli Eğitim Bakanlığı da uysa ne olur, uymasa ne olur. Benim kanaatim sorunlar büyümeden çözülmeli ki başka yeni sorunlar oluşmasın.


 Eğitim camiasının gündemindeki ilk sorun şu meşhur nöbet görevleri karşılığı istenen ücretlerin bir türlü verilememesidir. Büyük küçük bütün sendikalar bakanlığın nöbet tutan öğretmene ücret vermesi konusunda mutabık olmalarına rağmen bakanlık, maliye bakanlığı ile görüşüp bu meseleyi eğitimcilerin gündeminden çıkaramadı. Görünen o ki yakın zamanda bu meselenin çözülemeyeceği anlaşıyor. Malum 7 Haziran genel seçimleri kapıda duruyor. Seçime hazırlanmak varken öğretmenin nöbet ücretinin sırası mı deniliyor. Hem okulların kapanmasına az bir zamanda kalmışken bu problem biraz daha beklesin hiçbir şey olmaz. Devletin bütün kurumlarında nöbet görevi karşılığında ücret verilirken öğretmenin tuttuğu nöbetin asli görev sayılıp ücretsiz bırakılması okulların disiplinini olumsuz etkiliyor. Sendikal eylemleri de   bu gelişmeye kattığımızda okullar diken üstünde maalesef ve bunu yetkililerin görmesi gerek.


 Eğitimcilerin bir başka sorunu ise Milli Eğitim Bakanlığının MTSK sınavı dışındaki sınavlarda sınav görevi yapan öğretmenlere layık gördüğü 5 saatlik ek ders ücretidir. Bu ücrete görev yapan öğretmenler ücretten çok kamu görevi yaptıkları için yıllardır sınavlarda bir aksaklık yaşanmamıştır. Aynı sınavlarda görev yapan hizmetli ve güvenlik görevlisi daha yüksek ücret alırken öğretmenlerin komik bir ücrete sınav görevi yapmaları vicdanları kanatmaktadır. ÖSYM görevlilere verdiği ücretle görev yapanların hakkını verirken bakanlığın yıllardır düşük ücrette ısrarını anlayabilene aşk olsun. Çocuklarımızın mağduriyetini elbette istemeyiz yalnız eğitimcilerin mağdur olduğu bir sisteminde düzelmesi şarttır. Geçen hafta TEOG sınavları yapıldı. Bu sınavlarda günde üç oturum seri olarak yapılıyor. Fakat yalnızca bir sınav yapılmış gibi 5 saat ek ders ücreti ödeniyor. Bu da eğitimciler için ayrı bir dert.


 PYBS sınavındaki öğretmen çocuğu kontenjanlarının olması çok iyi ancak bu kontenjanı kullanabilmek öyle kolay değil. 2014 yılına ait yıllık gelirden kişi başına düşen 7050 Tl miktarın altında olması nerdeyse imkânsızdır. Aylık ortalama 2500Tl geliri olan ,2 çocuklu  ve eşi çalışmayan bir öğretmen yılda 30 000Tl gelir elde eder. Bu geliri 4 ‘e böldüğümüzde 7500Tl yapıyor. Sonuç bu öğretmenin çocuğu 2015 yılı PYBS sınavına başvuramıyor. Kontenjan ancak eşi çalışmayan en az 4 çocuklu bir öğretmen çocukları için açılmış. Benim şahsi düşüncem bakanlık öğretmen çocuklarına kontenjan verdiğine göre öğretmenlerde gelir durumuna bakmadan tüm eğitimcilerin çocuklarının bu sınava girebilmelerine fırsat vermelidir.


 Mesleğini sesiyle yapan, sınıf içinde sürekli aktif pozisyon alan, teneffüslerde bile öğrencilerle ilgilenen, öğrencilerin ve velilerin zaman zaman saldırılarına uğrayan eğitimcilerin diğer mesleklerde olduğu gibi görevini yaparken çok fazla yıprandığını düşünüyorum. Güvenlik mensuplarında olduğu gibi eğitimcilere de yıpranma tazminatının verilmesi ve emekliliğin erkene çekilmesi şarttır. Mesleğini yaparken aldığı ücretle açlık ve yoksulluk sınırının arasında yaşayan meslektaşlarımız emekli olunca açlık sınırına yakın bir gelire sahiptir. Okullarda çalışırken mesleki doyum yaşayamayan öğretmenin emekli olunca da hayata tutunması çok kolay olmayacaktır. Öğrenciler tarafından onları yetiştiren öğretmenleri unutulmaz. Öğretmenlerde kendilerine değer veren büyüklerini hiçbir zaman ve asla unutmazlar. Ne dersiniz? ([email protected])