25 Mayıs Çarşamba günü Binali YILDIRIM başbakanlığında Türkiye’nin 65. Hükümeti kuruldu. Yeni Milli Eğitim bakanımız, eski savunma bakanı İsmet YILMAZ oldu. Eski Milli Eğitim Bakanımız Nabi AVCI yeni hükümetin Kültür ve Turizm bakanı yapıldı. Hükümetimize ve bakanlarımıza hayırlı olsun, başarılar diliyorum. Milli Eğitim bakanlığına neden eğitimci kişiler bakan yapılmaz? Sorularının sorulduğu bir dönemde öğretmenlerin tezgâhından herkesin geçtiğini düşünürsek bu sorunun cevabını sizlere bırakıyoruz. Ancak orta ve alt gelir durumu olan kişilerin yaptığı bir meslek olduğunu dikkate aldığımızda sayımızın çokluğu tek başına yetersiz kalmaktadır. Yeni bakanımızdan özellikle okul müdürleri ile ilgili rahatlatıcı adımlar beklediğimizi belirtmek istiyorum. Yoksa giderek tükenişe doğru giden bir sürece girdiğimizi görüyorum.

Türk sinemasının ünlü komedi oyuncusu Kemal SUNAL ’ın başrolünde oynadığı “Şark Bülbülü” isimli filminde patronun stresi atmak için dövdüğü Mazlum’un işi bırakmasıyla yerine işe alınan Şaban’ın yaşadıkları anlatılır. Mazlum’un hayatı dayak yemekle geçer, tek işi patronunun stresini almaktır. Şaban’da Mazlumun yerini doldurmak ister. Filmi izleyenler Mazlum olan Şaban’ın yaşadıklarını hatırlayacaklardır. Bu filmi Milli Eğitime uyarladığımızda karşımıza okul müdürleri çıkmaktadır.

Okul Müdürleri okulun her şeyidir. Yetkisi az, etkisi sınırlı ve sorumluluğu çok bir görev yapmak görevlerin en zoru olsa gerek. Okulun her sorunu onun şahsi sorunudur. Çözümü ya yalnız başına çözmeli ya da çevresinde duyarlı kişilerle halletmelidir. Yoklar yok olmuştur, çalışarak. Her konuda sorumlu olmasına rağmen çok az işte inisiyatif alabilen olması çözüm üretme mecburiyeti onun kıskaca alınmasına yol açıyor. Öğretmenin, öğrencinin ve velinin dersi bitince derdi de bitiyor. Okulları hiç kimse sahiplenmiyor. Eksikler olmayagörsün her tarafta eleştiriler işe gelince müdür yapsın.Müdürlerin ise derdi hiç bitmez. Okulun sahibi o, eksikleri verilmeyen maddi desteğe rağmen çözmesi gereken, bulup buluşturan, dilenen, toplayan, el açan, dil döken, her türlü sözlü, fiili saldırıya uğrayan, bağış kabul eden, bazen müteahhit, bazen kum torbası, şikayetlerin merkezinde yer alan tam bir cambaz olması gereken kişiye okullarda müdür diyoruz.

Okullarda ne kadar eksiklik varsa hesabını sen vereceksin. Öğretmen, hizmetli, memur yoksa boşluğu müdür dolduracak. Aman ücretli öğretmene iyi davran bırakıp kaçabilir, aman hizmetliye iyi davran giderse geri gelmez, seni iş kur bile temizlemez. Hizmet satın alma yapmak için para lazım. Para varsa bir şirket aracılığıyla tuttuğun hizmetli gün gelir işten çıkarsa seni şikâyet eder, mahkemeye verir. Fazla çalışma tazminatı, kıdem tazminatı, yılık izin ücreti, genel tatil ücreti, fazla mesai ücreti ister. Emeklilikte alacağın tazminatın bile yetmez, mahkeme sonucunda ödeyeceğin miktara. İş sağlığı ve güvenliği yasası ile sözde İşveren yapılan müdürler 1 Temmuzdan sonra devlet memurlarını da güvenceye alıyor. Okulda iş güvenliği için her türlü tedbiri almak okul müdürünün asli görevidir. Nede olsa patron odur. Yasayı anlamak çalışanların iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak devletin asli görevi olmalıdır. Ancak çalışanlara sağlanan bu iş sağlığı ve güvenliği müdürlere inanılmaz bir tehdit oluşturmaktadır.

Özellikle ikili eğitim yapan okul müdürlerinde mesai yoktur. Hafta sonu kursları ile birlikte nerdeyse okulda yatıp kalkacak noktaya gelen müdürlerin nöbet ücretinden mahrum olması ayrı bir garipliktir. Bundan sonra okul müdürlerinin fazla çalışma durumlarını mahkemeye taşımları ve devletten haklarını almak için dava açmaları gerekecektir. Bu kadar rahatsızlık olup ta müdürlük konusunda vazgeçilmezlik nedir derseniz bunu başkaları için bilemiyorum. Ben ise ayrılmayı düşünmüyor değilim. Yapılacak bir iş olmaktan çıkarılmıştır. Talebin olması aldatıcıdır. Şu anki sistemde siyasilerde, sendikalarda kullandıkları alandan dolayı rahat olsalar da müdürler artık hiç mutlu değiller. Biz rahatlık istemiyoruz, ancak yükümüzün de çok ağır olduğunun bilinmesini ve gereğinin yapılmasını istiyoruz. MAZLUMUZ, ancak nereye kadar? ([email protected])