(Masalda anlatılanlar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve olaylarla ilişkisi yoktur)

Adamın bir varmış, ama aslında çok yokmuş. Aslında varmış da, yani… pek de var sayılmazmış.

Anlatması zormuş bizimkini. Şöyle gibiymiş; hem varmış hem yokmuş.

Niye mi öyleymiş? Aslında öyle doğmamış tabi. Sonradan olmuş. Daha doğrusu sonradan bu hale getirmişler. Yoksa ne suçu varmış ki yavrucağın?

Aklı bir şeylere ermeye başlayınca demişler ki:

- Fener mi Galata mı?

- Kartal mı Trabzon mu?

Afallamış bizimki. Akıl dediğin şeyin daha iyi işlere yaradığını düşünmüş küçük aklıyla. Ama kırkıncı kez aynı soru sorulunca atlamış heyecanla:

- En büyük Gayatasayay!

O andan sonra her derdin üstünde bir dert, her heyecanın üstünde bir heyecan, her kederin üstünde bir kederi varmış bizimkinin: Varsa yoksa Gayatasayay. Haksızlıklar, adaletsizlikler, yoksulluklar anlamsızlaşmış. Çünkü hayatın tek anlamı: Galatasayay. Artık canı olsunmuş takımına feda. Birileri ensesine vurup parasını alsa da etmesinmiş kimse takımından onu dünyada cüdâ.

Maça gitmiş, kavga etmiş, forma almış, tartışma programlarını izlemiş, gazete almış, okumadan resimlerine bakmış…

Düşünmüş. Hem de çok düşünmüş. Ama kendi düşünceleriyle değil. Başkalarının “böyle düşün” demeleriyle düşünmüş. Kendi olmaktan çıkmış, futbolun fendi olmuş.

Sonra birilerinin dikkatini çekmiş. O birileri, bizimkinin takımı için öldüğünü; sevmeyenin de ölmesi lazım geldiğini düşündüğünü görünce ağızlarının suyu akmış. Bizimki de bu suları Nisan yağmuru sanmış.

O birileri önce maçları şifreli kanala, pahalı biletlere, lisanslı ürünlere bağlamış. Almazsa taraftar olunamazmış. Takımının kredi kartını, sim kartını, hatta lokantada alakartını yapmışlar, bizimkine satmışlar. Bizimki ne mi yapmış? Tabi ki almış. Hem de gururla. Ne de olsa takımına canı feda. Bu işlerin kendisine pek bir dönüşü olmuyormuş ama artık bu yoldan dönüş de yokmuş.

O birileri öyle bir kumpasa sokmuşlar ki bizimkini, artık bu işlerin başka türlü de olabileceğini düşünemiyormuş bile. Akıma kapılmış gidiyormuş. Spor kanallarını zaplarken arada başka bir kanala geçince düşünecek gibi oluyormuş, sonra diğer spor kanalına rastlayınca düşüncesi geçiyormuş. Gündüz okulda sohbetlerde kurulacak cümle toplamak için spor yorumcularının boş sohbetlerini saatlerce dinliyor, anlıyormuş gibi yapıyormuş.

Kulüpler anonim şirket olup dernek ruhunu kaybedince sular daha da bulanmış. Hatta ligler bile şirket olmaya başlamış. Kim mi yapmış? O birileri tabi.

Şirketlere para lazımmış. Para da hazırmış. Bizimkinin cebindeki zaten hazır paraymış. Afrika’da aslanın ceylanın boğazına atlamasını ağır çekimde defalarca veren belgesel programı gibi, ceza sahasında rakibine çift dalan savunmayı da ileri geri  kırk defa oynatan reji, bizimkinin aklını başından, parasını cüzdanından alıvermiş. Bizimkiyse ateşli tartışmalara dalıvermiş.

Gel zaman git zaman, aşağı dere yukarı saman, o birilerine daha çok para lazım olmuş. Türk yurdunun toprakları, ligleri ve sahaları yetmez olmuş. Ecnebilerin topçularını paket yapmışlar, kurdela takmışlar ve bizimkinin önüne koymuşlar. Demişler ki;

- Messi mi Ronaldo mu?

Aman Allah! Bizimki durur mu? O gün bugündür gerçeğinden sanalına, perdesinden ekranına bir gümbürtüdür kopmuş:

- Messi mi Ronaldo mu?

Bizimki diyememiş ki “Bana ne?”. Çünkü diyecek yerleri artık donmuş. Diline kuş konmuş, onun yerine şakımış:

- Messi, Messi, Messi…

Arkadaşlarıyla yolda yürürken yüksek sesle tartışmışlar. Biri Messi demiş, ikisi Ronaldo. Hatta üzerine iddialar oynamışlar internet üzerinden. İddialara girmişler baklavalar üzerinden. Kaybedenin kış günü denize gireceğine bile karar vermişler. O sırada soğuktan titreyen dilenci çocuğu, Suriye’den savaştan kaçan kimsesiz kadını görmemişler. Çünkü aralarında UEFA’nın, TFF’nin, DIGITURK’un ve sair sponsorların reklamları varmış. Görüş açısı çok darmış. Hem de çok dar.

İşte böyle sevgili okurlar. Gökten üç top düşmüş. Biri bizimkinin başına, ikisi de Halep’teki mazlumların başına. Hem de 70mm’lik. Bizimki iki sektirip kenara koymuş topu. Rahmete ermiş Halep’tekilerin topu.

Ne demiştik masalın başında: Adamın bini varmış…