Doğan medyasından oldum olası hazzetmem. Hiçbir zaman da milletin ve devletin hayrına çalıştıklarına inanmam.

Bu ülkeye medya vasıtasıyla sokmadıkları ahlaksızlık ve yolunu göstermedikleri kötülük kalmadı.

Magazin programları ile kaç nesli ahlak yoksunu ve kişiliksiz bireyler yapmak için büyük çabalar sarf ettiler.

Gecemizi gündüzümüzü, bilmem hangi mankenin hangi futbolcuyla kaç gece yattığı, ortalık yerlerde nasıl öpüştükleri, kaç hafta sonra ayrılma kararı aldıklarını izlemekle geçirttiler.

En çok sevgili değiştiren, koca boynuzlayanları güzel(!)

En çok kadını aynı anda idare eden, karısını her hafta düzenli aldatanları playboy, çapkın(!) diye sevimli ve örnek alınası gösterdiler.

Aile içi şiddet, çarpık ilişkiler, gayri meşru birliktelikler, aldatmalar, ihanetler hep hayatımızın bir parçası yapıldı bu medya efendilerinin sayesinde.

Kızlarımız kendilerini sadece bir bedenden ibaret görmeye başladılar, bütün hayat felsefeleri kendilerini erkeklere beğendirmek olarak formatlandı.

Kadın fıtratında var olan süslenme arzusu, eşine özel olmaktan çıkarılıp cümle âleme servis edildi. Hem de kızlarımızın kendi gönül rızası ile(!)

Erkeklerimiz erkekliği boy postan ibaret bellediler. Bütün hayatları kadını etkilemek, ona hükmetmek, paran varsa istediğin her haltı yemek programına sabitlendi.

Erkek yaratılışında var olan güç, kollama ve koruma arzusu kavgaya, mafyatik heveslere ve yasa dışı özentilere kanalize edildi.

Ve halen yaptıkları evlendir(me) programları, sözüm ona moda seansları, biri bilmem bize ne yapıyor saçmalıkları ve en önemlisi tarihimizi ve kültürümüzü aşağılayan ahlaksız tv dizileri ile toplumu ifsad etmeye devam ediyorlar.

Dedim ya oldum olası doğan medyasını sevmem.

Her fırsatta tarafsız görünmeye çalışırlar ama aslında tarafsız değil, kişiliksizler!

Toplumu da kendi emelleri ve sahiplerinin emirleri doğrultusunda kişiliksizleştirmeye büyük gayret sarf ediyorlar. ,

Hep sure-i haktan görünürler ama her işleri şer kokar.

28 Şubat sürecinde attıkları manşetler ve yaptıkları haberler hiçbir vicdan sahibi varlığın kabul edemeyeceği kadar alçakça ve densizcedir.

Milletin dini ve milli değerleri ile savaşı görev edinen bir yapıdan söz ediyoruz vesselam.

İşte bu gün de yaptıkları ile çok önemli bir karar vereceğimiz dönemeçte yine provokasyon peşindeler.

Bir taraftan bakıldığında sözde hükümete muhalif adamlarını susturuyorlar, sözüm ona iktidara yağ çekiyorlar ama azıcık aklı olan herkes bilir ki belli bir kesimi kışkırtmak için volüm yapıyorlar.

Nam-ı diğer, evet diyenlere operasyon çekiyorlar.

Yaptıkları kimin işine yarıyor, ona bakmak lazım.

Niyetleri apaçık:

Bir şekilde halkın oyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanını ve yine halkın oyu ile işbaşına gelmiş hükümeti baskıcı ve diktatör göstermek…

Dikkatinizi çekiyorum, halkın oyu ile seçilmiş ve her işi halka sorarak yapmayı ilke edinen bir Cumhurbaşkanına operasyon çekmeye çalışıyorlar.

Ve en önemlisi de milletin büyük çoğunluğunun “evet” diyeceğini bildikleri için yapılacak olan referandumu sulandırmaya ve meşruiyetine gölge düşürmeyi hedefliyorlar.

Tabii yersek.

Yemeyiz ama.

Aşlıyız çünkü. Şer güçlerin operasyonlarına o kadar çok maruz kaldık ki değil doğan, şahin olsalar işe yaramaz.

Referandum bir halk oylamasıdır. Şu anda da görüldüğü gibi bir siyasi parti meselesi değil; millet, devlet ve beka meselesidir.

Ben şahsen hiçbir etki altında kalmadan okudum, araştırdım, eskisi ile karşılaştırdım ve bu yeni anayasa maddelerinin daha çok millet menfaatine uygun olduğuna karar verdim.

Onun için inşallah sandığa gidecek ve “evet” diyeceğim.

Ama hayır diyenlere de saygı duyarım. Dediğim gibi, bu bir parti meselesi değil, bir millet meselesidir. Onun için gerekirse hayır diyecek olan tanıdıklarımı da evet demeye davet edeceğim. Ancak asla saygısızlık yapmayacağım ve saygısızlık kabul etmeyeceğim.

Doğan medyasının “hayır” cephesini güçlendirmek için bilinçli kovduğu adamları, adlarını burada anmayacak kadar, sevmiyorum ama görüşlerine saygı duyarım.

Doğan medyası gibi şer güçlerin maşası bir kurumun yaptığı haksızlığı da eleştiririm.

Kaldı ki kovduğu adamların yerine aldıkları adamlara bir bakın isterseniz, gidenlerin kat be katı kadar “hayır” taraftarıdırlar.

Demek ki Doğangiller zaten kovacağı adamları bu gümbürtüde kovarak bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemiştir.

Netice-i kelam;

Doğan grubu halkın tercihi değiştirmeyi başaramaz ama milletin ahlakını ifsat etmeye ve ahlaksızlığı yaygınlaştırmaya devam ediyor.

Ve bu konuda sanırım başarılı da oluyor. Asıl bu tehlikeyi görmek lazım. Asıl operasyonu bu açıdan çekiyor, aman dikkat!