Türkiye Musul, Rakka, Halep, AB ile ilişkiler, ABD gibi sorun üreten meselelere odaklanmış haldeyken farklı bir mecrada da kayda değer gelişmeler oldu. Milli Görüş’ün ana omurgasını oluşturan Saadet Partisi 6. Büyük Kongresini gerçekleştirdi.

Parti yönetiminin değişimiyle sonuçlanan kongre, gürültü-patırtı olmadan Milli Görüş geleneğine uygun olarak sorunsuz geçti. Kongre öncesinin flaş ismi Dr. Fatih Erbakan’la beklentilere uygun bir uzlaşı olmadığı anlaşılıyor. Zira Sayın Erbakan’ın Saadet Partisi’nin üst yönetiminde görev alacağı umudu doğmuştu, olmadı. Genel İdare Kurulu isimlerine baktığımızda Erbakan ismini göremedik.

Tedavi Edici Formüller

Saadet Partisi’nin önceki genel başkan Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ın döneminde hayli yıprandığını düşünüyorum. Sayın Kamalak’ın gerek FETÖ ilgili söylemleri ve politikaları gerekse Suriye meselesi üzerine beyan ettiği görüşleri Milli Görüş ekolünce pek kabul görmedi. Bu tavrı beğenmeyen Gönüldaşlar parti ile aralarına bir mesafe koyarak liderliğe sıcak bakmıyorlardı.

  1. Genel Kurul’da liderliğe seçilen Sayın Temel Karamollaoğlu gençliğinden beri bu hareketin içinde bulunan, çizgisini hiç kaybetmeyen bir makul isim olarak doğru seçim olduğu görünüyor. Sayın Karamollaoğlu’nun temiz üslubu tıpkı Muhterem Recai Kutan beye benziyor. Nitekim birleştirici, yapıcı kelimeleri sözlerine de yansımış:

“Zor bir dönemde bu görevi üstlendik. Hem ülkemiz hem bölgemiz sıkıntılı bir dönemden geçiyor. İşimiz zor, her şeyi biliyoruz diye de bir iddiamız yok. Her söylediğimiz tek gerçektir diye de bir iddiamız yok.

Bu gün içinde yaşadığımız problemlere eğer biz aklıselim ile yaklaşırsak Milli Görüş prensipleri içerisinde bunları ele alırsak Allah rahmet eylesin Erbakan Hocamızın bize işaret ettiği yolda istikrarlı bir şekilde yürüyerek, bu problemlerin üstesinden gelecek imkânlara sahibiz.

Bu çerçevede arkadaşlarımız ile çok daha yakın bir işbirliği içinde çalışmayı ümit ediyorum. Arkadaşlarımız, ülkenin içinde bulunduğu problemlerin çözümü için neler yapmamız gerektiği konusundaki tekliflerini rahatlıkla ifade edebilsinler. İstişarelerimiz biraz daha arzu ettiğimiz neticeyi doğuracak diye düşünüyorum.

 

Hakkaniyet ölçüsü içinde kalmak kaydıyla her fikre saygı duyarız. Yeni fikirlere ihtiyacımızı çok önemsiyorum.  Bizim önerdiğimiz çözüm yollarının halk tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Onun halka anlayacağı lisan ile aktarılması başarılı olması açısından da önemli. Halka inmeye, halkın derdiyle dertlenmeye, halkın dert olarak kabul ettiği konularda o derdi çözmek mecburiyetindeyiz. Tedavi edici formüller üretmek ile mükellefiz.  Ortaya koyacağımız çözüm öneriler tatbik edilebilir öneriler olması icap eder”

 

 

Muharrik Muhalefet

Türkiye’de hâlihazırdaki hükümete alternatif olabilecek yapıcı bir muhalefetin olmadığı öteden beri bilinen bir gerçek. Muhalif gibi görünen partilerin ürettikleri politikalar terör örgütlerini desteklemek veya onlara destek verenlere arka çıkmaktan ileri gidemiyor. Terörle iltisaklı olanlar derdest olmuş vaziyette. Şimdi hesap veriyorlar. Yıkıcı muhalefet geleneği olan partinin de sırasını beklediği söylenebilir. Bu durum da Ak Parti’yi seçmen gözünde vazgeçilmez tek seçenek kılıyor.

Saadet Partisi, yeni lideri ve onun makul vizyonuyla siyasi hayatımızdaki bu kısırdöngüyü kırabilir. Hayırlara fren, şerlere motor olan bir geleneğe sahip olan Saadet Partisi, muhalefet anlayışını bu gelenek üzerine bina ederek Ak Parti iktidarını iyi şeyler yapmaya tahrik eden bir muharrik güç olabilir. Olursa da iyi olur. Ülkemiz muhalefet boşluğundan kurtularak siyasetin kısır döngüsü kırılmış olur.

Hülasa, şu durumda da Saadet Partisine ciddi görevler düşmektedir. Muhalefet boşluğunu doldurmak yarın ki iktidar için hazırlık yapmak demektir. Umarım Saadet Partisi, milli ve yerli duruşuyla yakaladığı bu fırsatı heba etmez.