Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgâr sert esti. Üç tüy düştü şeytandan dünyaya. Biri paraya yapıştı, diğeri makama, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı.   (Dostoyevski)

Makam, para, mal ve şöhret gibi imtihanlara aldanarak Şeytanın tarafına kayıp, Mülkün asıl sahibi olan Allah'ı unutanlara gelsin bu yazı.

Makamların insanlara değil, insanların makamlara şeref kazandırdığını unutanlara. Bir de layık olmadan devletin makamlarına atanıp, astlarını ısırıp, üstlerine kuyruksallayanlara gelsin…

İnternette gezinirken Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin, istifası istenen üç belediye başkanının birlikte hareket ederek istifa etmeme kararı aldıklarını öne sürdüğünü okudum.

İster Atos Porthos Aramis olun, ister Metin Ali Feyyaz, ister komedi dans üçlüsü olun…

Kişisel hırs… Güç zehirlenmesi… Makam sarhoşluğu… Şımarıklık… SONUN BAŞLANGICIDIR!

Cumhurbaşkanımız Belediyelerle ilgili tabandan gelen isyan nidalarına sessiz kalmıyor ve "Siz ne isterseniz o olacak, davanın selameti için kimse hırs yapmamalı, süreci şahsileştirmemeli, kendisini asla “davanın üzerinde” görmemeli!” diyor.

Bu dünyada davaları, makam, şöhret, şehvet ve helal mi haram mı olduğu önemsenmeden kazanılmış çok para olanlar kaybedecek! Devletin millete hizmet için tahsis ettiği makama ağzı sulananlar kaybedecek! Kibirden burnu Kaf Dağı'nda gezen zavallılar kaybedecek!..

Hakk'ın ve adaletin üstün gelmesi, medeniyet değerlerimizin yeniden ihyası/ inşası istikametinde iki taşı üst üste koyanlar, vatana, millete, ümmete hizmet edenler ile dertli olup; dürüstçe yaşayanlar kazanacak!..

26 Aralık 2014 Cuma günü Ankara’da düzenlenen “Yeniden Büyük Türkiye Sempozyumu”nda konuşan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın şu cümlelerinin de tarihi bir öneme sahip olduğunu düşünüyor, dikkatlerinize sunarak, alması gerekenlere de önemli mesajlar gönderdiğinin altını çiziyorum: "Birileri umursamasa da birileri omuzlarındaki mesuliyetin gereğini yapmasa da güneş doğup battığı müddetçe bu dava ve mücadele sancağını taşıyacak yiğitler her zaman ama her zaman olacaktır. İşte yeni Türkiye'nin, yeniden büyük Türkiye'nin özü, ruhu, manası da tam buradadır."

Şayet biz kendini hakikate adayan, hakikatin hayat bulması için koşturan, dünyalık menfaatlerine değil, YENİ BÜYÜK TÜRKİYE davasına adanmış samimi adamları her alanda işe koşmazsak, BÜYÜK TÜRKİYE'yi kurmayı bir kenara bırakın, tarihin en büyük felaketini yaşamaya mahkûm oluruz. 

Bütün dünya mazlumlarının umudu olmuş bir milletin fertlerinin; makam ve çıkar peşinde koşmak, küçük hesaplar yapmak, malını, parasını artırmak, şana şöhrete kavuşmak gibi vurdumduymazlığı olamaz/olmamalı.

Makam ve mevki lütuf olduğu kadar imtihandır. Çalışarak belediye başkanı veya vali olunmaz. Göz açıp kapayıncaya kadar konakladığımız şu dünyada böbürlenmenin, kibirlenmenin, makama yapışmanın kimseye faydası yok. Mezarlıklar rütbesi ve makamı olanlarla dolu.

Makam ve mevki hırsı bizlere umut bağlamış mazlumların gözündeki o parıltıyı söndürür, yoksulun yüreğindeki umut alevini köreltir.

Albert Camus; ” Hiçbir şey istemediğim için, her şeyin üstündeyim artık!” demiş.

Önümüzü; parayı-pulu, makamı-mevkii elinin tersiyle iten, derdi rant değil, yalnızca HAKİKAT olan, mülkün gerçek sahibini unutmayan çilekeş insanlar açacak!