Son yılların en çok tartışılan konusu sınavlar ve sınavlara hazırlık çalışması yapan dershaneler. Dershanelerin ortaya çıkış hikâyesi ile sınavların yapılmaya başlaması arasındaki ortak reel gerçeklik sebep sonuç ilişkisi ortadan kaldırılmadan netice almanın nerdeyse imkânsız olduğu bir süreci birlikte yaşıyoruz. Ben siyasi irade olarak eğitimde artık dershaneleri istemiyorum, hemen kalksınlar özel okula dönüşsünler demek çokta gerçekçi bir çözüm değil. İktisatta bir sektörün varlık nedeni, onu ortaya çıkaran sebeplerin oluşturduğu talep ve bu talebin karşılığı olarak arzdan oluşan hassas dengedir. Bir şeyin varlığını ortadan kaldırmadan onun gölgesini yok edemezsiniz.

Yıllardır genç nüfus sayımızdaki önemli varlıkla övünmüş bir toplumuz. Fakat sayısıyla övündüğümüz gençliğin yetiştirilmesi konusunda yeterli yol kat ettiğimiz söylenemez. Yapılan çalışmalar niteliğin değişiminden çok niceliğin değişimini hedef aldığından yapacağımız çok işin olduğunu düşünüyorum. Zorunlu okul dönemi 8 yılken 12 yıla çıkarmak görünürde isabetli algılansa da sahada yaşanan sıkıntılar altyapı problemleri işin içindeki kesimi canından bezdirmiştir. Ülkemizin her yanında ilkokullar ihtiyaca büyük oranda cevap verebilirken, bu durum ortaokullara gelince kısmen gerçekleşmekte liselerde ise zorlama tedbirlerle görünürde çözüme kavuşmuş sayılmaktadır. Bu acı gerçeğin üstüne birde lise türlerinin azaltılması adına yapılan ve düz liseleri kaldıran düzenlemenin bu yıl hayata geçiliyor oluşu Anadolu bölümü olmayan imam-hatip ve meslek liselerini zor durumda bırakmıştır. Açık öğretim seçeneği bir tarafa öğrencileri zorla okullara almanın, kalabalık sınıflarda okutmanın, olmayan öğretmenlerin yerine ücretli öğretmen vermenin nasıl bir dönüşüm olduğunu şahsen anlamakta güçlük çekiyorum.

4+4+4 sistemi ile natif olarak ortaya çıkan model içinde ortaokullara imam-hatip okulları eklendi. Fakat mesleki eğitimin en can alıcı noktası meslek liselerinin orta bölümü uygulamanın dışında tutuldu. Bu durum esnek bir yapı içerisinde uygulama alanı bulmuş olsaydı bu gün SBS ve dershaneleri bu kadar konuşmuyor olurduk. Mesleki okullara erken yaşta başlayacak öğrenciler bir taraftan bir meslek öğrenirken diğer taraftan yükseköğrenim içinde potansiyel haline dönüştürülebilirdi. Ağaç yaşken eğilir atasözü doğrultusunda ortaokullarla birlikte açılacak mesleki okullar ara elaman sıkıntısı çeken küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu ihtiyacına can suyu olabilecekken maalesef önemli bir fırsat kaçırılmıştır. Ülkemizde yıllardır öteki devrimlerin tez ve antitez üzerinden yapılıyor olması önceki dönemde çok ezilenlerin sesine kulak verilirken gürültüde sesini duyuramayanlar hep ihmal edilmiştir.28 Şubat’ın post modern anlayışı ile en büyük tehdit olarak algılanan imam-hatiplerin tek başına kapatılması göze alınamayınca toptancı bir anlayışla tüm meslek liselerinin canına okundu. Bu kötülüğün anlaşılmaya başlaması ile birlikte işin farkına varanlar ses vermeye başladılar. Daha henüz üzerinden on yıl geçmeden büyük patronlar kulübü TÜSİAD bile “meslek lisesi, memleket meselesi” demeye başladı.

Mesleki okulların daha cazip olmadığı bir sistemde sınavdan kaçmanın, seçme yapmadan kurtulmanın mümkün olmadığı aşikârdır. Seçilebilmek için öğrencilerin yarışa hazırlanmaları kadar doğal bir şey olamaz. Dershaneleri günah keçisi ilan etmenin kimseye faydası olmaz. Devletin asli görevlerinden birisi olan vatandaşının iyi bir eğitim ve öğretim hakkını sağlayamaması önemli bir engel, vatandaşında çocuğunun iyi okullarda okumasını istemesi en tabi hakkıdır. Kemoterapi yapmayı yasaklasanız kanser hastalığını ortadan kaldırabilir misiniz? Ancak kanseri oluşturan sebepleri yok ettiğinizde hastalıkla birlikte istemediğiniz ancak mecbur olduğunuz yöntemleri de ortadan kaldırmış olursunuz. Kurulan düzenlerin hiç birisi sınavları ortadan kaldıracak bir öngörüyle oluşturulmadığı için sonucun değişmeyeceğini söyleyebiliriz. İşin aslı ne SBS kaktı ne de dershaneler. Var mı başka bir gerçek? Bizden hatırlatması…([email protected])