Oku! Diyen bir medeniyetten gelip te okumadan, yazmadan ömrünü geçiren nice insanlarla aynı dünyada yaşamaya hayret etmemek elde değil. Neden okumuyoruz? Sorusunu kendisine sormayan çok az insan tanıyorum. Fakat bu konuda kafa yoran çok fazla kimseyi tanıyamadım. Okumak, ilkokulda kazandığımız en önemli becerilerden birisidir. Hatta okuma ve yazma birinci sınıfın en önemli etkinliğidir. Öğrencilerimize okuma ve yazma becerisini kazandırmakta bir sıkıntımız mı var ki okumayı öğrenen öğrenciler okuma alışkanlığını edinemiyor? Cahil kalmayalım okuyalım, okutalım. Doğru da ya sonra okuma seslendirme ise ona dublaj diyorlar. Önemli olan seslendirme değil, önemli olan okuduğunu anlama, içselleştirme ve bilinç dediğimiz şuura ermedir. Üniversitede dâhil okullarımızda okuma bilinci oluşuyor mu? Oluşmuyorsa yanlışlarımız nerede ve bu konuda ne yapmalıyız?

İlk okuma-yazma modelimiz 2005 yılında müfredat değişikliği ile birlikte değişti. Ses temelli cümle yöntemine geçtik. Kısaca önce harf, sonra kelime, sonra cümle kuruyoruz. Sürekli yeni sesler veriyoruz, eski seslerle birleştirip yeni kelime ve cümleler oluşturuyoruz. Yazıda işlek olması için el yazısına geçildi. Önce öğretmenler sonra öğrenci ve veliler bu duruma alışmakta zorluklar çektiler. El yazısı yetenek isteyen bir beceri ve bu beceriden mahrum olanlar içinse işkenceye dönüşüyor. Seslendirme yöntemiyle birlikte öğrenciler daha önceden de yapıldığı gibi çabucak bir biçimde okuma-yazma öğretiliyor. Okuma becerisi kazandırmada öyle bir yarış sergileniyor ki maalesef çocuklar telef oluyor. Öğretmenler de velilerde bir rekabet duygusu almış başını gidiyor. Bu yarışta birazcık geri kalan öğrencilerin vay haline! Hemen öğrencilerin zekâsı sorgulanıyor. Çocuğun zekâsında mı bir şey var? Bu yıl sınıf tekrarı mı yapsak? Vay yavrular vay! Okuma yazma öğreneceğim diye okula da, kitaba da deftere de, öğretmene de küsmek ve okul hayatını işkenceye çevirmek.

Evinde düzenli okuma yapan kaç aile tanıyorsunuz? Okumak gerçekten önemli bir eylemse bunu kazandıracak, alışkanlığa dönüştürecek kaç faaliyet içinde yer aldınız? Neden okumalıyız? Sorusuna kaçımız doğru dürüst cevap verebiliyoruz? İnsan beyninin kullanıldıkça açıldığı herkesin malumu iken, beynimizi uyuşturan eğlencelere zaman ayırarak acaba dünyamızı uyuşturuyor muyuz? İnsanın bildiği kelime kadar geniş bir dünyası varken bir ömür kendimizi 300-500 kelimeye hapsetmek bize neden cazip gelmektedir? İpekböceği gibi kendi kozamızda kendi kendimize yetmek ve dünyamızı kendimiz sınırlamak doğru mu acaba?

Hayat su gibi akıp giderken hayat kalitemizi artırmak için yaptığımız maddi mücadelenin birde manevi tarafını da hesaba katsak dünyamızda çiçekler açmaz mı? Gönül zenginliğimiz kendi elimizde. Herkese verilen iki el ve bir kalem bize de verilmiş. Fakat bir güzellikleri keşfedeceğimize elimizdekilerle yetinmeye devam ediyoruz. İnsanın bakışında, yaklaşımında, olayları ele alışında, kısacası tutum ve davranışlarında en önemli faktör kültürel birikimidir. Bilgi , beceri ve alışkanlık birikimi hayatının kalitesini de belirler. Hayatın kurallarını bilen işleyişini çözen ve sırlarına vakıf olan kişiler erdemli kişiler olabilir. Psikolojide insanın kendini gerçekleştirmesi dediğimiz en üst zirveye ulaşmanın yolu da özümüzle buluşmaktan geçiyor.

Okuyanlar hayatın değerini biraz daha iyi bilenlerdir. Yazanlar ise emeğin, üretmenin, düşünmenin, paylaşmanın, kısaca yaşamının anlamını bilebilenlerdir. Siz de hayatınıza anlam katacak yeni bir iş edinin. Ama öncelikle merak ettiğiniz konulardan başlayarak mutlaka okuyun. Okuyun ki ruhunuz huzura ersin. Gönlünüzün sınırları genişlesin. Yüreğiniz daha bir mutlu olsun. Sevdiklerinize vereceğiniz şeyler çoğalsın, böylece size geri dönüşü de çoğalacaktır.

Okullarımızda okuma ve yazma alışkanlığını kazandırmayı hedeflerken okumak ve yazmak istemeyen öğrencileri yetiştiriyorsak ya kullandığımız sistemde ya da uygulayıcılarımızda bir sorun var demektir. Sonuç hiç birimizi memnun etmiyor, okuma yerine okumamayı öğretiyoruz. Ülkemizde okul hayatımızda ders kitaplarını bile okumayan milyonlarca öğrencimiz var. Biz büyüklere sesleniyorum çocuklar okumuyorsa onları suçlamak yerine neden sorunu kendimizde aramıyoruz? Lütfen ebeveynler, öğretmenler mutlaka her zaman, her yerde okuyun da çocukların canına okumayın. http://ilhamifindik.com/