İslam’ın temel prensiplerinden biri “Bu dünya için burada ne kadar kalacaksan, o kadar; ahiret için de, orada ne kadar kalacaksan o kadar çalış” prensibidir.

 

Dünya için hiç çalışmamak olmaz. Çünkü bu geçici dünya, bir imtihan yeridir, sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. Lakin ebedî kalınacak âhireti unutmak ve çılgınca hep bu dünya için çalışmak büyük bir gaflet ve dengesizliktir.

 

Dünya imtihanını kazanmak için, zulüm ve acı dolu bozuk gidişatı düzeltmek için öncelikli olarak, tam bir teslimiyetle sahih bir iman sahibi olmalı, başta namaz olmak üzere diğer ibadetleri de yerine getirmeliyiz. Kur’ana uymalı, emirlerini uygulamalı yasaklarından uzak durmalı, öğütlerini tutmalıyız. Peygamberimizi Hz. Muhammed (sav)’i en güzel ve mükemmel örnek kabul ederek sünnetine uymalı, yolundan gitmeliyiz.

 

Yeryüzünde Hakk’ın adil şâhitleri olmalı

İslam barışını yeryüzüne hakim kılmak için var gücümüzle çalışmalıyız.

 

Başkanlıkları, müdürlükleri, vekillikleri, memuriyetleri, vazifeleri, hizmetleri, kısaca emanetleri ehliyetli kimselere vermeliyiz. Emanetler ehline verilmezse, toplum içinde fenalıklar, fitneler, fesatlar başlar, büyük yıkımlar, çöküntüler olur.

 

Müslümanlar, Hakk’ı hakim kılma adına biraz dertlenerek imkanlar ve erk ellerinde iken en vasıflı ve zeki çocuklarını; ahlaklı, samimi, fedakar, vatanperver, dünya mazlumlarını dert edinen subay yetiştirmeliler, öğretmen yetiştirmeliler, din hizmetlisi yetiştirmeliler, idareci yetiştirmeliler, yargı ve medya mensubu yetiştirmeliler.

Müslümanlar, lafta değil hakikatte yüksek ahlak ve karakter sahibi olmaları gerekir. Kur’anın, sünnetin, ilmin, irfanın ışığında planlı ve programlı çalışan, hikmetli, faziletli ve erdemli insanlar olmaları gerekir. Hikmet, fazilet ve erdem yoksa, kurtuluş da olmaz!

“Şehvetlerine uyan” fâsık, fâcir, bozuk bir toplum iflah olmaz. Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ‘âni’l-münker (İyilikeri tavsiye etme, kötülüklerden alıkoyma) farzını/görevini terkeden Müslümanlar, kişisel olarak da toplumsal olarak da zilletten ve azabtan kurtulamaz. Deccalı, mehdi bilenler kurtulamaz! Müşrikleri, kafirleri, münafıkları, azılı fasıkları dost edinenler kurtulamaz.

 

Müslümanlar birbirlerini sevmezlerse, bir kısmı bir kısmından nefret ederse, çekişip dururlarsa kurtuluş olmaz.

 

Peki kurtuluş nasıl olur?

 

Kötü ve haksız işler yapanları örnek göstererek, harama tevessüle zemin hazırlamadan, haram ve şüpheli şeyler kazanmamak ve yememekle olur. Birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde olmakla olur. En başta kendi nefsiyle büyük cihad yapmakla olur. İhlaslı, takvalı ulemanın, fukahanın, mürşidlerin nasihatlerini dinlemek ve yerine getirmekle olur. Kafirleri, münafıkları dost edinmemekle olur. Laf değil, hal Müslümanı olmakla olur.

Kurtuluş, istikametle olur, ihlasla olur, ilimle, ifranla, hikmetle olur. Çocukları ve gençleri iyi insan, vasıflı Müslüman olarak yetiştirmekle olur. Rabbimize ruhlar aleminde verdiğimiz söze sadakatle olur. Rasulullah Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e biat ve itaatle olur..