Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin çözülmeyen ve yıllar geçtikçe katlanan sorunlarının çözümü için, mevzuatında sık sık revizyona gider.  Bakanlığın en sık değişim ve dönüşüme uğrayan yönetmeliklerden biri de Öğretmenlerin Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliğidir. Bu yönetmelik, yapılan her değişiklikten sonra siyasilerin, sendikaların ve öğretmenlerin hücumuna uğradığından durdurulamaz bir değişim ve dönüşüm içerisindedir.

Öğretmen adayları ve öğretmenler, Öğretmen Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine göre atanır ve görev yerleri değiştirilir. Üniversiteden mezun olan öğretmen adayları için “en büyük sorun” atanabilmektir. Ataması yapılan öğretmenlerin en büyük sorunu, istediği yerde çalışmak yani yer değiştirebilmektir. MEB açısından bakıldığında ise atadığı öğretmenleri,  çalıştıkları yerde tutabilmek ilk sıralarda yer alan sorunları arasındadır.

Öğretmenlerin yer değiştirme isteklerinin en büyük mağduru  “öğrencilerdir” demeye, gelecek tepkinin büyüklüğünden korksam da,  kendimi mecbur hissediyorum.

Neden mi?

Bir yılda bir dersin öğretmeni üç-beş defa değişiyorsa ne öğretmenden, ne de öğrenciden performans beklemeyin.  Öğretmenlerin ilk atamasının yapıldığı Doğu ve Güneydoğu illerinde doğru dürüst okuma yazma öğrenemeyenlerin oranı, abartısız söylüyorum, %30 civarındadır.

MEB öğretmen açığını kapamak için her yıl ortalama 30-40 bin civarında öğretmen alır. Bu öğretmenlerin %90’ını Doğu ve Güneydoğu illerine atar. Atanan öğretmenlerin, görevdeki ilk yılını dolduranların %70 başka illere, %20’si ise aynı ilin il ve ilçe merkezlerine eş durumu, sağlık vb. nedenlere dayalı olarak tayin isterler ve tayinleri  çoğunlukla yapılır. Kısır döngü bu şekilde her sene devam eder.

Şu anki sistemin sürdürülemeyeceği gayet açık. Daha şimdiden, haftada 5 -6 saat derse girdiği için, maaş karşılığını girmesi gereken saatini dahi doldurmayan  bir dünya öğretmen vardır ve bu öğretmenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Haftanın 4 iş  günü boş geçiren bir öğretmen, maç eksiği bulunan futbolcu gibidir; ne yapacağını, nasıl yapması gerektiğini bilmez, bocalayıp durur.

Devletin öğretmen atamalarında uyguladığı sistemi gelin özel sektöre göre uyarlayalım. Bakalım sonuç nasıl olacak.  Sizin Mardin’de bir fabrikanız olduğunu varsayalım. Bunun yanında İstanbul, İzmir ve daha birkaç ilde aynı işi yaptığınız fabrikalarınız olsun. Mardin’deki fabrikanıza aldığınız her işçi İstanbul, İzmir ve başka illerdeki fabrikalarınızda çalışmak istiyor. Siz de buna izin veriyorsunuz, vermediklerinize de mahkemeler izin veriyor. Bu durumda Mardin’deki fabrikanızdaki işçi ihtiyacınız devam ederken, İstanbul ve İzmir’de işçi fazlanız oluşuyor ve bu işçileri işten atamıyorsunuz. Sonuç;  çok kısa sürede batarsınız. Milli Eğitim Bakanlığının batmamasının tek nedeni kamu kaynaklarını kullanıyor olmasıdır.

Bu şekli ile devam eden yer değiştirmelerin ikinci en büyük mağduru, kamu kaynağının sağlayıcısı, vergisini ödeyen dürüst vatandaştır.  Bu durumda, tüyü bitmemiş yetimin hakkının heba olmasına mı, yatırıma gidecek paranın yok olmasına mı, okuma yazma bilmeyen öğrenci yığınlarına mı ve bunların doğurduğu toplumsal ve ekonomik problemlere mi yanarsınız, siz karar verin.

Bu meselenin çözümü nasıl olmalıdır?

En mantıklı çözüm bölge sitemine geçmek olacaktır. Türkiye’yi 25 bölgeye ayırıp, öğretmen adaylarının sadece çalışmak istedikleri bölgeye başvurusunu alıp, atamalarını yaptıktan sonra, bölge dışına yer değişim talebinde bulunmalarına kesinlikle izin vermemekle mesele ancak çözülebilir. Öğretmenlerin çalışma istedikleri bölgeyi seçme hakları olmalıdır. Bölge değiştirmeleri ancak yeniden sınava girmeleri yolu ile olmalı ve bu da en fazla iki defa ile sınırlı tutulmalıdır.  Mesela Sivas, Tokat, Yozgat’ı bir bölge haline getirdikten sonra o bölgeye atanan öğretmenin bu üç ilin dışında yer değiştirmesine izin verilmemelidir. Hakim, savcı, polis vb. zorunlu bölge hizmetine tabi olanların eşleri dışında, özel sektörde çalışan veya zorunlu bölge hizmetine tabi eşleri olmayanların, bölge dışı yer değiştirme talepleri reddedilmelidir. Öğretmenlerin Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliğini daha katı hale getirerek normu olmayan bölge ve alanlara mazeretleri ne olursa olsun hiçbir şekilde atama yapılmaması da çözümü destekleyecek unsurlardan olacaktır.

                Bölge sistemine geçilmesi ile sağlanacak tasarrufun bir kısmı yine bu zorunlu hizmet bölgelerindeki okullara aktarılırsa ve buralarda  çalışan öğretmenlerin maaşları diğer bölgelerdeki öğretmenlerden ciddi oranda fazla olması sağlanırsa, atama sistemin işlememe için hiçbir engel kalmaz. Ve Bakanlığımızda büyük bir yükten kurtulur.