Star gazetesinin haberine göre “5 ocak cumartesi günü Şanlıurfa ilinde yapılan açık öğretim sınavında görevli bir bayan öğretmen başörtülü olduğu gerekçesiyle sınav  salonundan çıkarıldı. Oysaki aynı salonda öğrenciler sınava başörtülü olarak  alındı. Başörtülü diye çıkarılan öğretmenin yerine devlet memurları kılık kıyafet yönetmeliğine uymayan top sakallı birisi getirildi.Bu durumda bu kişi de yönetmeliğe uymuyor.” Fakat uygulamalarda  çok açık çelişkiler var. Bu durumda kılık-kıyafet yönetmeliği yalnızca başörtülülere uygulanıyor tezi gerçek oluyor.

27.11.2012 tarihli ve 28480 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik ile okullarda kılık-kıyafet serbest olmuştur.Hatta Kuran-ı kerim ve siyer derslerinde  yani seçmeli derslerde öğrenciler isterlerse başörtüsü takabilecek.Bu önemli bir gelişmedir.Ancak iki bakımdan sıkıntılıdır.Öğrenciler derslere göre başını aç-kapa yapacaklar bu konunun hassasiyetine ve öğrencinin psikolojisine uygun olmaz. Aynı sınıfta ders yapan kız öğrenciler başörtüsü takabilirken bayan Din kültürü öğretmeni bu derste başını açmak işkencesine maruz kalacaktır.Bu ne yaman çelişkidir.

Geçtiğimiz günlerde Erzurum’da bir lisede derse geç gelen öğrenciye “idareden geç kağıdı getir” diyen öğretmenimizde ve daha onlarca öğretmenin karşılaştığı öğrenci şiddetinin kamu vicdanında yeteri kadar yer almadığını üzülerek müşahede ediyoruz.Son yıllarda okullarda eğitim çalışanlarına karşı öğrenci şiddeti giderek artmıştır.Bu üzücü gelişmenin birden çok sebebi vardır.Ancak en başta gelen sebep mesleğin itibarının etkili ve yetkililerce ayaklar altına düşürülmesidir.Yine özellikle son yıllarda öğrencilerin yaptıkları her şeyi mubah kabul eden,eğitimcilerin yaptığı her şeyi günah kabul eden milli eğitim temel paradigmasıdır.Öğrencileri fikri hür,vicdanı hür ,irfanı hür olarak yetiştirelim ancak özgürlüğün her istediğini yapmak olmadığını da öğretmek zorundayız.Dünden bu güne baktığımızda özellikle liselerde genel olarak ifade etmek gerekirse öğrenciler yoldan,öğretmenler çileden çıkmış durumdalar. Günümüzde kesinlikle katı disiplin uygulanmıyor.Fakat öğrenciler nerdeyse her an hadlerini aşmakta tereddüt göstermiyorlar.Okullarda sınıf yönetimi içinden çıkılmaz olmuştur.Öğretmenler ve okul idareleri ise çaresiz durumdadırlar.

Şiddetin her türlüsünü şiddetle reddediyorum. Geçmişte öğrencilere şiddet uygulayan bir öğretmen modeli çok eleştirildi. Günümüzde öğretmenine her türlü şiddet uygula bilen öğrencilerin varlığı kabak gibi ortada.Bu acı gerçeği değiştirmek etkili ve yetkililerin boynunun borcudur.Değilse dersleri polis nezaretinde yapacak günlere az kalmıştır.Okullarda güvenlik önlemlerinden sınıflarda güvenliğe geçişe doğru gidiyoruz.Bir tarafta öğretmenlerle ilgili taciz iddiaları diğer tarafta öğrencisinin yanlışını bile savunabilen ailelerin sayıca artması.Gidişatımız hayra doğru değil.

Klasik bir hayattan neo-liberal bir döneme doğru yol alıyoruz.Bu günlerde toplumsal değişim ve dönüşümün sancılarını çekiyoruz.Umudumuz güzel günlerin yakın olmasıdır.Yeni nesil eğitim aldığı eğitimcilere karşı serbest davranabilirken,eğitim verenler ise her türlü baskı ve şiddetin kıskacında zor günler geçirmektedir.Devletin kapıkulu olan memurlar içinde en çetin iş öğretmenlere düşmüştür.İyi insan yetiştirme idealinin içinde öğrenciye tanınan her türlü imkanın hovardaca kullanılması okulların misyonunu yeniden sorgulanmasına neden olmaktadır.Zorunlu eğitim ekseninde okulları toplama kampına çevirmek çatışmaları tetikleyen aleni bir gerçektir.Bu çatışmaların kaybedeni özelde öğretmen iken genelde tüm toplum olmaktadır.Yeni dünya düzeninde eğitimde zorlamanın anlamı sistemin kendini koruma ve kollama içgüdüsüdür.Korku temelli bu anlayış ancak kutuplar oluşturarak varlığını var edebilir.Yasak ve serbest  zıt iki kelime bir olmaları imkansız.Yalnız okullarda bir olmuşlar,bunu da başarabilmişiz,ne mutlu mu diyelim,ya da ne diyelim bu çelişkiye?...([email protected])