ÖĞRETMENİN DURDUĞU YER

          Öğretmen kendi istediği yerin dışında bir yerde durmuyor, duramaz ve durmamalıdır… Toplumun tüm katmanlarını eğiten ve hayata hazırlayan her aşamanın eğitmeni insanlar her yerde. Kimi resmi kimi gayri resmi kimi bilimsel kimi sanatsal olarak bir kısım insanı eğitiyor. Her eğitim verene ister istemez Öğretmen ifadesi kullanılıyor. Bu bir yönüyle iyi olsa da bazen mesleğin tanımına zorluk hatta değerine halel getirdiği de olmuyor değil yani. Mesela zararlı işlerde bile öğreten kişi ‘’ bu işte ben onun öğretmeniyim ‘’ diyebiliyor maalesef sosyal hayatta. Ve kavramın içeriğine zarar veriliyor böylece.

          Şimdi yeniden Öğretmen’ in ne olduğu yada ne olmadığı konusunu bir daha ele alalım / almalıyız. Bu ihtiyacın cevabını toplumsal olarak karşılamalıyız ve bireysel tanımların ise gerçekten kuşatıcı olamayacağını fark etmeliyiz. Çevremizde konuşmalar esnasında özellikle ben de Öğretmenim hocam yani biz bu işi biliyoruz gibi beylik laflarla caka satarak öğretmeni irdeleyen insanlarla karşılaşır olduk en azından. Yaşanan en küçük sorunda bu ifadeye sarılan insanların bir kısmının spor eğitmenliği, bir kısmı halk oyunları hocalığı bir kısmı karete Judo hocalığı derken ortada bir öğretmen enflasyonu olduğunu değerlendirmek durumu hasıl olmaktadır.

          Peki tüm bu saydıklarımız dolayısıyla mı Öğretmen değer kaybediyor sizce derseniz ben derim ki kardeşim bu ekonomi değil ki sayı artınca enflasyon olup değer kaybı yaşansın. İlişikili ama sadece ve tek başına sorumlu değil diyelim bu bahsi burada kapatalım. Aslında gün geçmiyor ki bir öğretmene saldırı haberi duymayalımdan önce; gün geçmiyor ki bir doktora saldırı haberi duymayalım dediğimiz günler vardı. İlginç olan bu sorunun çözümlenmesi eğitim camiasında örnek gösterilse de iş tanımı ve içeriği ile imkanlar açısından benzer bir çözüm önerisinin imkansız olduğunu da takdir ederek başka yol ve yöntemler üzerine kafa yorulması gereği maalesef gözlerden kaçıyor / kaçırılıyor. Herkes ortak ses çıkarıyor uyumlu bir koro gibi; Öğretmene şiddete engel olun, öğretmenin itibarını geri kazandırın; diyor. Ama nasılına dair hiç kimse piyasa şartlarında değerlendirme, fikir veya bir öneri sunulmuyor; konuşulmuyor.

          Ancak oraya varmadan önce ise ortaya çıkan ilk işaretler daha derinden Aile içinden vahim haberler ile gelmeye başlamıştı. Annesini kesen, Babasını öldüren, Çocuklarını katleden baba vb içimiz acıtan haberler gündemi uzun süre meşgul etmişti. Hatta bir Prof hanım efendi kızı tarafından acımasızca katledilmişti de konu bir çok uzman ya da yarı uzman kişi tarafından ele alınmış ve konu edilmişti. Yakın zamanda ise en son ise çocuklarını öldüren anne haberi çıkmıştı ki içler acısı. Bunlar önce ilk işaretler idi toplumsal hastalıkların azgınlaşma emareleri olan haberler ya da olaylar olarak değerlendirildi. Milletçe alkışlıyoruz dedik, milletçe seyrediyoruz dedik ama milletçe çıldırıyoruz demedik maalesef. Öğretmene el kalkmış çok mu şimdi böyle bir toplumda. Öğretmen saldırıya uğramış çok mu hele de sonuçta ciddi bir tedbir alınmamışsa.

          Genellikle Milli Eğitim camiasında hafif kıskanılarak ta olsa ‘’ Bakın Sağlık bakanlığı nasıl çözdü hemen ‘’ şeklinde ifadeler kullanılıyor olsa da orada uygulanan hekim tedavi yapmama hakkını Okullarda kullanmaya kalksak eğitim durur. Ve neredeyse böyle bir uygulama imkansızdır. Tabi bu konu ile ilgili bir çok çalıştay, fikr alışverişi gibi yollar kullanılmak üzere harekete geçilmesin anlamına da gelmez. Gerekirse öncülüğü bir sivil yapıya vermek suretiyle toplumsal veya bilimsel arama tarama yapılması mümkündür. Aslında meselenin en evvel genel travmatik kısmına yönelik olarak aile, veli ve okul ilişkisinden başlanılarak zeminden yani eğitim kurumları olarak neler yapılabileceğine dair fikri teatiler alınması etkili olacaktır. Fakat bu esnada ortaya çıkan başka ve ilginç soru ve cevaplar söz konusu olabilecektir.

          Alanda yaşanan bir çok olayın ayrıntılarında geliştirilen tutumların etkili olduğunu söylemek mümkündür. Bir veli ya da başka herhangi bir taciz ve saldırı yapılması durumunda ortaya konan tavır nedir. Zarar gören şahısla olan ilişki üzerine kurgulanmış bir tepki maalesef bazen ideolojik yaklaşımlar ile bazen bireysel küçük ayrıntıla dolayıdıyla öğretmenin kendi kurumu ve iş / meslek arkadaşı tarafından yalnız bırakıldığına da şahit olabiliyoruz maalesef. Bu itibarla iş arkadaşına kendince bazı sebeplerle, farklı bakış açısı dolayısıyla desteğini esirgemesi durumunda normaldir öğretmenin itibar kaybı genel olarak zaten. Bundan dolayı da öğretmeni en çok kendi meslektaşlarının itibarsızlaştırdığını söylemek pek te yanlış olmayacaktır.

          Devlet otoritesi karşısında varlık gösteremeyen sivil toplum ve sendikalar öğretmen karşı ceberut tavır sergileyebiliyor ve 657 dolayısıyla devletten bile doğal olarak korkmayan öğretmen çalışma huzuru bozulmasın diye bu tarz odakların baskılarından korunmak için pısırıklaştırılıyor ise elbette yine kendi ayağına sıkan bir camiadan söz edilmesi pekte zor ya da aykırı / haksız bir yorum olmasa gerektir. Şimdilerde ise işine gelmeyen yöneticilerin ilerini zorlaştırmak ve onları itibarsızlaştırmak için yoğun çaba harcayacak kadar düşen sendikacıların varlığı ne acıdır. Eğer bir kusur bulunamazsa uydurulur olur biter. Çamur at izi kalsın cinsinden.

          Okul müdürlerinin el pençe divan öğretmen istemeleri dolayısıyla da itibar kaybı yaşadığını söylemeden geçemeyeceğiz. Uzun yıllar boyunca okulda ki yöneticilerin öğretmenden hazır ola geçmesini bekleyen, Mobbing uygulayan yöneticiler yüzünden az da itibar kaybı yaşanmamıştır. Şikayete gelen veli ile ağız ağıza verip öğretmeni çekiştiren yöneticiler de gördük. Mesela bir şikayeti dolayısıyla sadece mağduriyet olmasın diye talepte bulunan bir veliye öğretmen hakkında dilekçe vermesi yönünde telkinde bulunulması durumu yeterince açık bir haksızlık ve saygısızlık değil midir.

          Kimi Milli Eğitim müdürlerinin Okul müdürlerini ve Öğretmenleri kendi emir kulları / emir erleri olarak değerlendirdikleri gerçeğini de unutmayalım. Onlara bakış ve hitabın bile basitleştirir üslup üzere yapılması ve ya işine gelmeyen yöneticilerin okullarının da yok sayılması işlerini yapmayı eskilerden öğrendiler galiba diyeceğim ama zaten bu yanlışların düzeltilmesi için getirilmemişler miyidi bu yeni modeller. Okullarda yaşanan kurumsal itibar zafiyetinin sorumuluları kim acaba? Hep dışarıda suçlu aramak yerine biraz kendi iç dünyamızda yaşadığımız ahlaki ve insani çözülmeye odaklansak galiba daha çok itibar toparlayacak hale geliriz. Herkes kendi cinsinden olana zarar verir hale gelmiş. Yırtıcılar birbirine düşünce otçullara ormanın krallığı kalırmış.

          Hadi hayırlısı.

          Vesselam

          Not: ( Öğretmen bi zatihi, yaptığı işin gereği muhteremdir ve saygınlığına dair olumsuz en küçük tavrı, iddia edilen hatayı kabul etmek mümkün değildir. Burada yazdıklarımız sadece alan tespitleridir ve ne yapılırsa yapılsın mesleğine aşık bir öğretmen’e kimse zara veremez. Şiddet ise konuşulmayacak kadar insanlık dışıdır ve kimden kime yönelik olursa olsun insan onurunu zedeler. Anacak şiddete maruz kalandan çok şiddeti uygulayan tarafın onuru zarar görecektir.)

Vesselam.

Cevat YEK

12.04.2018