Anasının babasının avutamadığını okula gönderirler, öğretmenlere havale ederler. Toplumdaki her olumsuzluğun kaynağı eğitimsizlik olarak gösterilir. Suç oranları arttığında ibreler okullardaki eğitimin niteliğini gösterir.Kısaca toplumda ne olup bitse eğitimcilerin kulakları çınlatılır.Sosyal hayatımızda anlamı çok büyük yapılması giderek zorlaşan ve bir varoş  mesleği olan öğretmenlik son yıllarda can çekişmeye başladı.Mesleki doyumun azaldığı,çocukları yetiştirmenin zorlaştığı bir dönemdeyiz.Önce müdür yardımcısı sonra okul müdürü olmak isteyenlerin sayısındaki artışı bu pozisyonların maddi-manevi artılarından değil öğretmenliğin yapılabilirliğinin ciddi ciddi azaldığı gerçeği ile açıklamak daha doğru olur.

Geçtiğimiz günlerde eğitim sitelerinde çok önemsenen bir haber yer aldı. “Yılbaşında geçerli olmak üzere öğretmenlere 3600 Ek Gösterge verilmesi kesinleşti. Edindiğimiz bilgilere göre öğretmenlere 3600 Ek Gösterge verilmesi çalışmaları bitti. Yılbaşından itibaren öğretmenlerin Ek Göstergesi 3600 olacak. Ek Göstergenin 3600 olmasıyla birlikte maaşlarda önemli bir değişiklik olmamakla birlikte gelir artışı emeklilikte hissedilecek. Böylece emekliliği dolan öğretmenlerin emekliliğe teşvik edilmesi sağlanmış olacak.” Bu habere sazanlar hemen atladı ve yorumlar yapmaya başladı. Ek ödeme mağduru öğretmenlere hükümet telafi niteliğinde önemli bir çalışma ile güzel müjdeler verdi…

 

1 Ekim 2008 tarihinden itibaren yasa ile çalışanlarda yıpranma hakkının kapsamı daraltılmıştır. Yeni yasa ile  yalnızca madenciler, itfaiyeciler, polisler ve askerler yıpranma hakkından yararlanırlar.Yıpranma hakkının çalışana getirileri; prim ödeme gün sayısını artırır, erken emekli olmalarına yol açar.Prim ödeme gün sayıları dörtte bir daha az olur ve emeklilikte alacakları maaş daha fazla olur.

 

Son yıllarda mesleki tükenmişlik düzeyi aşağılara düşen öğretmenlik mesleği, milli eğitimin tüm uygulamalarıyla öğrencilerin lehine getirilen mevzuatlarla özellikle liselerde bir işkenceye dönüşmüştür.Zorunlu eğitime liselerinde katılmasıyla eğitim talep etmeyen ergen gençlerin eğitim talep eden ve okumak isteyen öğrencilerle aynı sınıfta yer almaları sınıf yönetimini olumsuz etkilemektedir.Bir tarafta öğrenmek isteyenler diğer tarafta okulda bulunmayı kabullenememiş  öğrenciler ve bu ikisi arasında kalan eğitimciler.Devlet kendi düzenini sağlamak isterken sahada bu çelişkiyi her gün yaşayan canla başla çalışan herkesin sürekli fedakarlık beklediği öğretmenler.

Öğrenciler için yapılan çalışmalar ihtiyacı karşılar düzeye yaklaşmışken aynı çalışmaların öğretmenler için yapıldığını söylemek imkansızdır. Ücretsiz kitap uygulaması,şartlı nakit transferi,bilgi teknolojisinin kullanımı,engelliler için özel eğitim desteği,yurtlar,burslar önemli gelişmeler yaşanmıştır.Öğretmenler ise herkesin hesaba çektiği, itiştirip çekiştirdiği, bir günah keçisi gibi görülmüş yarım günü boş,üç ay tatil yapıyorlar ve diğer değerlendirmelerle gözden ve gönüllerden düşürülmüştür.Mesleki itibarı ayaklar altına alınmış bir eğitim ordusundan ülkenin istikbal mücadelesini kazanmasını beklemekte ayrı bir çelişkidir.

Eğitime bütçeden en fazla pay ayırma perdesinin arkasında kutsal diye nitelenen bu mesleği hayatlarının en önemli uğraşı yapan binlerce vefakâr muallimler devletten ülfet istemiyor. Geçim şartlarının zorluğu içerisinde emekli olduklarında birkaç yıl rahat etmek istiyorlar.Bu isteklerini çok görmeden millet olarak onlara olan minnet borcumuzu ödemek zorundayız.Bu manada öğretmenlere yıpranma tazminatının verilmesi elzemdir.Aksi takdirde bu güzel mesleği yapacak insanları bulmak zorlaşacaktır.

Öğretmenleri toplumun mimarı olarak tanımlayanların samimiyetlerini yetkili olduklarında daha net görebiliyoruz.Eğitimciler olarak biraz daha fazla itibar görmek istiyoruz.Buna hakkımız yok mu? ([email protected])