2014-2015 Eğitim ve öğretim yılı 15 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Ülkemize, eğitim camiamıza ve öğrencilerimize hayırlı olsun. Yeni dönemle birlikte eğitimcilerin gündemi de oldukça yoğun. Öğretmenler okullarına tatilden döndüklerinde öğretmenler odasında oradan buradan söz ederken söz dönüp dolaşıp 75 baraj puanını aşamadığı için görevi sona eren yöneticilere gelecek. O yöneticilerin yerlerinde kimseler olmak istemez. Fakat gidenlere üzülenler kadar gittiğine sevinenler de mutlaka olacaktır. Gelenin gideni aratmayacağının garantisi de yok. Yaklaşık 8 bin okul müdürünün görevi önümüzdeki günlerde sonlandırılacak. Bunlardan bazıları Ekim ayı içerisinde yeniden atama kapsamında tekrar müdür olmak isteyenlerin başvuruları alınacak hatta bir bölümü yeniden müdür olabilecek.


            Müdür atamalarıyla birlikte başlayan müdür yardımcılığı sürecinde de 4 yılını tamamlayanlardan bazıları yeniden kendi veya başka kurumlarda görevlendirilirken müdür yardımcısı olarak görevlendirilmeyenler öğretmenliğe dönüş yapacak. Kısaca okul müdürü yardımcılarını kendi teklif edecek ve çalışacağı ekipte söz sahibi olacak. Kurulan yeni sistemle okul müdürleri paydaşı öğretmenleri, okul aile birliği üyelerini, okul öğrenci meclis başkanını, ilçe milli eğitim müdürlüğünü daha fazla dikkate alacak. Ortak akıl işletilecek, istişare kültürü gelişecek. Okulun sahibi yalnız idareciler değil herkes olacak. Verilen puanlar tartışılır ancak okulun tüm taraflarının elini güçlendiren yeni sistem zaman içerisinde kullanışlı hale gelecektir. Bazı büyüklerimiz “eğitim esas gerisi teferruattır” sözünü söylemişlerdi. Günümüzde öğretmenliğin giderek daha da zorlaştığı dönemler yaşıyoruz. İmkânlar artıyor, şartlar kolaylaşacağına aksine güçleşiyor. Çünkü talebe dediğimiz kesimde bilgi talebi yerine eğlenme talebi oldukça artmış durumda öğretmen ise hem eğlence hem de bilgi içeren dersler vermeyi esas almalıdır.


             İlkokullarda günde 6 saat, ortaokullarda günde 7 saat liselerde 8 saate kadar varan derslerin öğrencilere ne kazandırdığını iyice düşünmemiz gerekiyor.  İlkokula yeni başlayan bir çocuğun günde 6 ders saati okulda tutulması bıkkınlık oluşturuyor. Öğrenmeyi sevecek minikler bilgiden kaçmayı, kitap okumamayı, ders çalışmamayı öğreniyorlar. Öğretmenler öğrencinin peşinde bir lokma daha yedirmek için çocuğunun peşinde koşan anneler gibi koşuyor. Sonuç kimsenin memnun olmadığı manzaralar. Zorunlu eğitimi kim buldu bilmiyorum ancak iyi bir buluş olmadığını düşünüyorum. Kişiler ilgi ve yeteneklerine göre isterlerse her zaman her yerde merak ettikleri her şeyi öğrenebiliyorlar. Öğrenci öğretmenin peşinde koşarsa o zaman bilginin şerefi kurtarılabilir. Değilse zorla yedirilen yemeğin mideye faydası olmadığı gibi zorla öğretilen bilginin beyne katkısı olmamaktadır. Fazla ısrar hikmeti de yok etmektedir.


            Öğretmenler eğitim öğretim faaliyetlerine başlarken birçok okulda yönetici bilmecesi cevabını bekliyor olacak. Müdür, müdür yardımcısı görevlendirmeleri İl dışı atamalar, alan değişikliği ve ilk defa öğretmen olacaklar için yapılacak atamalarla eylül ayı atamalar ile geçecek. Bu aralar ders programları sık sık değişebilir. İki, üç aylık tatilin ardından okula uyum sağlamak öğretmen ve öğrenciler için zorlaşabilir. TEOG yerleştirmeleri, özel okul teşvikleri, kayıt ve nakil ile liselerde dersler ağır aksak başlayacak. Yolların trafiği de eskiye dönecek. Yol geçen hanına değil yoldan geçilmeze dönüşecek. Tatilde neler yaptığımızdan neler gördüğümüze, bu yaz çok sıcak geçiyor sözünden başlayacak cümlelerle yeni öğretim yılı başlamış olacak. Yeni döneme ilişkin hedeflerin belirlenmesi idealist öğretmenlerin gündeminde olacak. Mecburen öğretmenlik yapanların sayısını da düşündüğümüzde zorlu bir süreç daha başlamış olacak. Gönül ister ki bu mesleği sevenler icra etsin. O zaman öğretmenlerin gündeminde daha çok öğrenciler olurdu. Malum ekmek parası diyerek çalışanlarda var aramızda. Sağlık olsun. ([email protected])