Öğretmenlik mesleği, kuşkusuz dünyanın en meşakkatli işlerinden biridir. Ancak öğretmenlik uzun tatil süreleri nedeni ile dışarıdan bakan ve özellikle mesaileri uzun, tatil süreleri kısa olan meslek grubu mensuplarına cazip gelen bir iş olarak görülmektedir.

     Her meslek grubunun kendine özgü, çalışma ve dinlenme zamanları olduğu gibi öğretmenlik mesleğinin de kendine özgü çalışma ve dinlenme zamanları vardır.  657 sayılı DMK’nın 103. maddesinde,   öğretmenlerin yaz tatili ile dinlenme tatillerinde izinli sayılacakları, hastalık ve diğer mazeret izinleri dışında, ayrıca yıllık izin verilmeyeceği belirtilmiştir.

     Bilinenin aksine dersler biter bitmez öğretmenler yaz tatiline girmemektedir. Öğretmenlerin mesleki çalışmalarını düzenleyen, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 103. ve Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 87. maddesinde, yönetici ve öğretmenlerin derslerin kesimi tarihinden temmuz ayının ilk iş gününe, eylül ayının ilk iş gününden derslerin başlangıç tarihine kadar geçen sürelerde mesleki çalışma yapması ön görülmüştür.

     Bir ara uygulanmaya çalışılan ve bağlantı, ses, elektrik kesintisi problemleri; uygun ortam bulunmayışı ve uzaktan eğitimin sıkıcılığı nedeni ile son derece verimsiz olan internet üzerinden, canlı bağlantı yolu ile mesleki ve kişisel gelişim seminerleri vermek garabetinden, çok şükür, öğretmelerimiz kurtuldu. Ancak bu mesleki çalışma ile ilgili problemlerin bittiği anlamına gelmiyor.

     Haziran ayının sonu ve eylül ayının başında yapılan meslek çalışma sürelerinin her biri, yaklaşık on iş gününe karşılık gelmektedir. Ders yılı biriminde zaten yorgun olan ve havaların ısınması ile - özellikle Güneydoğu illerinde- konsantrasyonu ve motivasyonu düşen öğretmenleri mesleki çalışma adına okula getirmek ve ondan verimli bir çalışma yapmasını beklemek ne kadar doğru?

     Bu sebepledir ki mesleki çalışma adına okullarda yapılanlar; 1. Kendine verilen konuyu internetten indir. 2. Okumaya dahi lüzum görmeden okul müdürüne ver. 3. Okul müdürü de mesleki çalıma dosyasına koysun.

     İtiraf etmek gerekir ki, bir çok okulda yapılan budur. Çok az okulda ise verilen konuyu powerpoint sunumu haline getirip öğretmelere sunmak şeklinde çalışmalar yapılmaktadır.

      Olması gereken bu mudur? Kesinlikle değil.

     Bu çalışmalar, öğretmenlerin bir öğretim yılı boyunca yaşadıkları deneyimleri bir birbirleri ile paylaşması, sorun olan konulara çözümler üretilmesi, yeni etkinlikler geliştirilmesi, diğer senenin yıllık planına bunların dahil edilmesi vb. bir süreç işlemesi asıl amaç olmalı iken genelgeler doğrultusunda yapılan zoraki bir iş haline gelmiştir.

     On günlük seminer çalışması bütün bu durumlar göz önüne alındığında uzun bir süredir. beş iş günü bu çalışmalar için yeter yeter de artar bile. Birçok öğretmen, bu çalışmalar için kendisine ek ders ücreti ödenmesine rağmen rapor alarak okula gelmemektedir. Bakanlığımızın yapması gereken, sene başında ve sene sonunda yapılan mesleki çalışmaları beş iş gününe indirmek olmalıdır.

     Peki okullarımız yaklaşık üç aylık bir süre boş ve atıl mı kalsın? Mekanı ve çevresel şartları uygun olan okullarda,  öğrencilere cazip gelecek kurs ve etkinliklerle donatılmış yaz programları düzenlemek, bu mekanları, sivil toplum örgütlerinin ve belediyelerin hizmetine sunmak akıllıca olmaz mı?