Yok, böyle bir mesai sistemi, hiçbir yerde kesinlikle böylesi yok! Okullardan özellikle ikili öğretim yapan okullardan söz ediyorum. Sabah 07:00 de başlayan okullar akşam 17:30’a hatta 18:30’a kadar devam ediyor. Kısacası günlük 8 saat değil, 9 hatta 10 saate kadar süren bir çalışma sisteminde verimli olmaya çalışmak, zoru başarmak olsa gerek. Öğle arası diye de bir şey yok. Başka kamu kurumlarında 12:00-13:00 arasında hiçbir hizmet verilmezken okullarda öğlenci devrenin derse başlaması derken istirahat yok. Bu öğretim yılında orta ve liselere birde hafta sonu kursları eklendi. Kısacası okul idarecileri ATM’lere döndü. Üzerlerinde 7/24 yazsa yeridir. Bütün bunların yanında boş olan derslere öğretmen ayarlamak, yoksa derse girmek, bir şey olursa öğrenci ve velilerle uğraşmak bütün bunlarla birlikte yazışmaları yapmak, projeleri yürütmek kısacası gün içinde her işi yetiştirmek, cambazlığı becermek gerekiyor.

            Okullarda baharla başlayan dalgalı davranışların getirdiği problemleri çözüme ulaştırmak bir yana, koşmak, hep koşmak, düşmeden koşmak, imkânsızı başarabilmek. İkili öğretim yapan okullarda öğrenciler sabah kahvaltısız, öğlen yemek yemeden okula geldiklerinden teneffüs süreleri de kısa olduğundan ellerinde yemeklerle koşuşturmaları, derse yetişmeye çalışmaları her gün gördüğümüz manzaralardan. Oyunla enerjilerini atamayan çocukların iyi beslendiklerini de hesaba katarsak onları sınıfta ya da koridorda, bahçede tutabilmek oldukça zor. Düşenlere ilk yardım müdahalesini de genelde idareciler yapar. Her gün onlarca, yüzlerce olay olur, mahkemeler kurulur, kararlar verilir. Okulların o dinamik yapısı içinde tansiyonlar bir iner bir çıkar. Her yürek dayanamaz bu tempoya öğrenciler dışında velilerden gelen şikâyetler, problemler derken akşamın nasıl, sabahın nasıl olduğu anlaşılamaz bir türlü.

            Son yıllarda yapılan araştırmalara göre mesleki tükenmişlik öğretmenlerde en üst noktaya taşındı. Bu meslek grubunda ikinci görev olarak yapılan idarecilik görevlendirme adı altında tam bir kuşa çevrildi. Dört yıllığına yapılan görevlendirmede süre dolmadan idare istediği anda verdiği görevi sonlandırabilecek. Yani Sezar’ın kılıcı bir tarafta, bu işin taliplisinin çoğaldığı bir tarafa yetkililer rahat. Yalnız öğretmenlikten genelde kaçış olarak görülen idarecilik ateşten gömlek olmaya devam ediyor. Öğretmen maaş karşılığı sınıfsa 18, dalsa 15 saat derse girerek maaşını hak ederken idarecilerde müdürler ve müdür başyardımcıları haftada 2 saat, müdür yardımcıları haftada 6 saat ders görevini de yapmak durumunda kalıyorlar. Reva mı derseniz onu onlara sormakta yarar var diyorum. Daha önceleri yazdığım yazıların birinde “Okullarda bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler dönemi” isimli bir yazı yazmıştım. Orada da söz ettiğim gibi okulların çivisi çıktı çıkıyor. Son günlerde sendikaların nöbet eylemleriyle zirve yapan başıboşluk okulların kontrolden çıkmasına yol açıyor. Yetkililerin bir an önce sürünceme kalan işleri çözmesi gerekir.  Acil olarak el atılmalı ve kuralsızlıktan, başıbozukluktan kurtulmalıyız.

            Devlet Memurları Kanunu, kurumlar tarafından gerek görülmesi durumunda Devlet memurlarına günlük çalışma saatleri dışında fazla çalışma yaptırılabileceğini; yaptırılacak fazla çalışmalardan dolayı bazı hallerde memurlara fazla çalışma ücreti ödeneceğini; ücret ödenmeyen durumlarda ise fazla çalışılan sürelerin izinle karşılanacağını hükme bağlamıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 178/B maddesinde; “Kurumlar gerektiği takdirde personelini günlük çalışma saatleri dışında fazla çalışma ücreti vermeksizin çalıştırabilirler. Bu durumda personele yaptırılacak fazla çalışmanın her sekiz saati için bir gün hesabı ile izin verilir. Ancak, bu suretle verilecek iznin en çok on günlük kısmı yıllık izinle birleştirilerek yılı içinde kullandırılabilir.” denilmiştir. Özel ve kamuda fazla çalışma ödeneği, fazla mesai kavramının ikili öğretim yapan okullarda idarecilere de verilmesinin zamanı çoktan gelmiştir. Ne dersiniz? ([email protected])