Ülkemizin her yanında okul müdürlüğüne görevlendirilmek isteyenler için mülakatlar başladı. Genel olarak baktığımızda her şehrimizde mevcut boş okul müdürlüğü normunun 3 katı sayıda aday mülakata çağrıldı. Yine 2011 Müdürlük sınavını kazananlarda aynı şekilde mülakata davet edildi. Komisyonlar kuruldu ve hafta sonu da olmak üzere süreç başladı. Mülakata katılanlar kadar barajdan dolayı katılamayanlarda var. Koltuk kapma mücadelesi sürüyor. Görünen bariz gerçek müdürlük için beklenenden çok fazla talebin olduğudur. Peki, okul müdürlüğü neden fazla talep görüyor? Sorusu da bu gelişmeler üzerine gündeme gelmiş oldu. Bu sorunun cevabını mevcut müdürler ile müdür olabilmek için mülakata girenlere sormak gerekir. Yoksa öğretmenlikten bir kaçış olarak mı idarecilik tercih ediliyor?


 Devlet memurluğu kanununda ikinci görev olarak sayılan ve eğitim öğretim hizmetleri sınıfında bulunan müdürlük aslında bir kariyer mesleği de değildir. Fakat son yıllarda öğretmenlerin en fazla talep ettiği bir görev olarak görülmektedir. Oluşan bu talebin karşılanabilmesi için geçmişte yarışma sınavları da yapıldı. Bu görevin öğretmenlerce istenmesinin ilk nedeni öğretmenlik mesleğinin her geçen gün itibar kaybetmesi bana göre ilk sırada gelmektedir. Bunun yanında çalışma koşullarındaki zorlukların artması, öğrenci davranışlarındaki olumsuzlukların çoğalması, idarecilerin tatillerde de ek ders ücreti alabilmeleri ve diğer sebepleri sayabiliriz. Yine daha önceden de sık rastlanılan kişisel rekabet, daha iyisini yapma isteği ve ölmeye ramak kalmış idealizmde öğretmenleri idareci olmaya götüren sebepler arasındadır.
 Anaokulları ve ilkokullarda nispeten idarecilik diğerlerine göre kolay sayılabilir. Ortaokullarda ve liselerde ergenlik ve gençlik dönemleriyle idarecilik daha da zorlaşmaktadır. Zorunluluk ise zorluğu katbekat artırmaktadır. Anayasadaki “eğitim devlet okullarında parasızdır”  ifadesi ve günümüzdeki uygulamalarda velilerin okula olan desteğine ket vurmaktadır. Anaokullarında, İmam-Hatip Ortaokullarında ve tüm liselerde devlet eğitime, okullara bütçe ayırırken ilkokul ve ortaokullarda beş parasız olunması yönetimleri zora sokmaktadır. Gönüllü bağış olgusu ile aidat, kayıt parası, diploma ve diğer isimler adı altında paraların toplanması devlet eliyle yasaklanmıştır. Bu yasalar ve yasaklarla okullarda hizmette kalite düşmekte verim alınması zorlaşmaktadır. Okullara öğrenci başına ödenek verilmesi uygulaması henüz başlamamış ve önceden olduğu gibi okullar sahipsiz bırakılmıştır. Okullarda okul idarecileri ve öğretmenler okulun imkânlarını geliştirebilmek için kendilerini riske atabilmektedirler. Aile birlikleri de birçok okulda okulların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır ve kâğıt üzerinde görev yapmaktadır.


 Sabahları yediye on kala okula gelen idareciler akşamları saat 18:30 a kadar yaklaşık yarım gün okullarda kalabilmekte ayrıca öğle arasında dinlenememektedir. Tüm devlet ve özel kurumlarda öğle dinlenmesi varken okullarda idareciler bu saatlerde de çalışmak zorunda kalıyorlar. Yeni açılan hafta içi ve hafta sonu kursları da kattığımızda idareciler 7/24 ATM ler gibi hizmet vermektedirler. Müdür ve Müdür başyardımcıları haftada 2 saat maaş karşılığı derse girmekte, müdür yardımcıları ise 6 saat ders görevi yapmaktadırlar. İdareciler için nöbet ve diğer sorumlulukları da içine kattığımızda kaldırılması zor bir göreve dönüşmektedir. İlginç olan durum ise bütün bu zorluklara rağmen okullara müdür, müdür yardımcısı olmak isteyenlerin her geçen gün sayısı artmaktadır.


 Günümüzde okullarımız toplama kampına dönüşmüş, öğrenciler dersten çıkarken koşar adımla hareket ederken sınıfa girerken iki ileri bir geri adımlarla gönülsüzlük kendini göstermektedir. Günlük uzun süreler ders yapılması ile öğrencilerde bir bıkkınlık oluşmuştur. Bu ise çatışmaları artıran bir sonuçtur. Gerilimli ve stresli bir iş olan müdürlüğü yapmak isteyenlere sözümüz olamaz. Zora talip olan müdür ve müdür adaylarını tebrik ediyorum.