Yaz tatili idareciler için okulun eksiklerinin tamamlanması adına  iyi bir fırsat oluyor. Evlerin ihtiyaçları hiç bitmiyor okullarda farklı değiller. Özellikle tamirat ve boya işleri nerdeyse her yıl yeniden yapılan bir işlemdir. Öğretim yılı boyunca okulun her alanı aşırı bir şekilde yıpranıyor. Bu olumsuzluğun baş aktörü maalesef bazı öğrencilerdir. Sayıları az olsa da etkileri oldukça fazladır. Okullar adeta öğrencilerin stres attığı yerlere dönüştü. Kırılan kapıların, masaların, ders araç gereçlerinin haddi hesabı yok.


 Evde yapılmayan davranışların okullarda çok rahat yapılması   okulların sahipsiz olduğunu mu gösteriyor? Bu sorunun cevabı biraz evet birazda hayırdır. Bazı veli ve öğrencilerin her meselede zeytinyağı gibi yukarı çıktıkları okulların acı gerçeğidir. Öğrencilerin değerlendirilmesinde hak ve hukuk nezdinde değil de cezayı ehliyet açısından bakıldığında ehliyeti olmayanların özgürlüğü sınırsız kullanmaları bazı eğitimcileri etliye sütlüye karışmayan bir pozisyona sürüklüyor. Okullar sahipsiz değil elbette. Okulun asıl sahibi öğrenciler ve velilerdir. Okulunun her şeyiyle ilgilenen velilerde var elbette. Bu velilerin sayesinde her yaz okul yeniden hizmete hazırlanır. Öğrenciler tatilden döndüklerinde yeni bir okulla karşılaşırlar.


 Toplumsal olaylarda kamunun ve vatandaşın malına zarar veren eylemcileri TV’ den izlerken hissettiklerinizi okullarda biz eğitimciler sürekli hissediyoruz. Hangi düşünceler bu eylemlerin yapılmasına neden oluyor? Hangi ruh hali ile öğrenciler okulun bir eşyasına zarar verebiliyor? Olayın temelinde bir etki tepki olduğu gerçek. Eğitimciler, anne babalar ne yapıyorlar da çocuklar suç işleyen kişilere dönüşüyor? Yoksa bizler okulları bilmeden bir arenaya mı dönüştürdük? Kendini ispatlama güdüsü taşıyan ortaokul ve lise öğrencileri ifade edemedikleri duygu ve düşüncelerini sıralara, duvara, tuvalet kapısına, oturduğu banka yazı yazmakla yapıyorsa hepimizin düşünmesi lazım. Yoksa çocuklarımızla yeterince ilgilenmiyor muyuz?


 Çalışma hayatının yoğunluğu içinde evleri otele çeviren ailelerde çocuklarla yeterince vakit geçiremeyen ebeveynler sorumluluğu okullara atmaya başladılar. Okullarsa kalabalık ve kontrolü zor yerler. Tam bir denetim olmayınca faili meçhul durumlarda olabiliyor. Güvenlik kamerasının ulaşamadığı yerlerde özellikle tuvaletlerde kullandıkları her malzeme saldırıya maruz kalabiliyor. Sonra kırılan kapılardan kaynaklı tuvaletleri kullanamıyoruz şikâyetleri. Lavabolarda sabun yok ve diğer veryansınlar. Öğrencilerin şerrinden okulun araç gereçlerini korumak nerdeyse imkânsız. Birde buna eğitimcilerin uygulamalarından kaynaklı sonuçları da eklerseniz inanın okullarda nerdeyse taş taş üstünde kalmıyor. Bütün bunlara yürek dayanmıyor.


 Okullarda eğitim ve öğretim kurumları olarak tanımlanıyor. Öğretim konusunda okulların çoğu başarılı sayılabilir. Fakat eğitim konusunda çoğunluğun sınıfta kalması gerekir. Yere çöp atmama, bulunduğu mekânı temiz kullanma her öğrenciye verilen önemli bir eğitim hedefidir. Bu hedefin okullarda çoğunlukla kazandırılmadığını şehrin sokaklarını gezerken daha iyi anlıyoruz. Hele parklardaki kirliliği görünce okul bahçelerinin, koridorlarının kirliliğini anlamak kolaylaşıyor. Toplum olarak geleceğimizi yetiştirirken galiba hatalar yapıyoruz ki istemediğimiz davranışlar taşıyan bireyler ortaya çıkıyor.


 Önce Ahlak ve Maneviyat eğitiminin kazandırılması elzemdir. Kalbini ve aklını hayırlı işlerde kullanmayan gençlik başımıza bela olurda hayatımızı zehir eyler. Okulları öğrencilerin zararlarından korumak yanız eğitimcilerin değil herkesin görevi olmalıdır. Bu görevi yaparken testiyi taşıyanla testiyi kıranların ayrılması şarttır. Devletine ve milletine karşı görevini eksiksiz yapanla görevini yapmayanların mutlaka ayrılması ve gereken yaptırımların uygulanması toplumsal aklın ve vicdanın rahatlamasına yol açacaktır. Ne dersiniz? ([email protected])