Okulların tatil olmasına az bir vakit kaldı. Öğretim yılı süresince yapılan çalışmaların okulların paydaşlarıyla paylaşılması öteden beri bir gelenek olmuştur. Öğrencilerin kazandıkları marifetleri velileri, öğretmenleri ve diğer  katılımcılar huzurunda göstermelerinin ne kusuru olabilir diyebilirsiniz? Elbette alan ve satanın memnun olduğu bir alışverişin kamusal açıdan da bir sıkıntısı yoksa bizim de bir sözümüz olmayacaktır. Gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve son yıllarda bu mana da olanlar maalesef hiçte iç açıcı değildir. Okul öncesinden, ilkokuluna, ortaokulundan lisesine, halk eğitimden üniversitesine bütün kurumlarımızda yıl sonlarına doğru yapılan çoğu faaliyetler ne anayasaya, ne kanunlara, ne devlet ve milletimizin geleneklerine, ne örf ve adetlere, ne de kültürümüze kesinlikle uymamaktadır.

               Okul öncesi kurumlardan anasınıfına 23 Nisanlardan başlayarak öğretim yılının son günlerinde yapılan kutlama ve sergilerin çoğunda gördüğümüz özgürlük ve eğlence adı altında bizim olmayan müziklerin eşliğinde danslar, gösteriler, uçuk kaçık kıyafetleriyle büyüklerinin gözüne girmeye çalışan küçükler. Tabelasında milli yazan bir kurumda millete dayatılan milli olmayan programların inim inim inlettiği sesini çıkaramayan sessiz çoğunluk. Bütün bunlara göz yuman etkili ve yetkililer. Sergilerde sergilenen acaba resimler mi? El emeği göz nuru çalışmalar mı? Yoksa podyuma döndürülen mekânlarda kendini göstermekten zevk alan zavallılar mı? Evet, sözlerimin oldukça iddialı olduğunun farkındayım. Tekrar ediyorum gösteren ve bakanın arasına girmeyi özgürlüklerine müdahale olarak göreceklere şimdiden söylüyorum. Kendini eşyaların seviyesine düşüren, özgürlüğü toplumu gayrı meşrulaştırmaya kadar götürebilen, nesilleri bozarak seviyeyi belden aşağı düşürenlerin karşısında susmamak için bu satırları yazıyorum.

             İlkokullarda her tören ve gösteri için olmadık masraflar çıkaran eğitimcilerin sayısı az değildir. Çocukları allayıp pullayıp ekonomik olarak velileri zora sokan öğretmenlere karşı çok zor şartlarda olmasına rağmen ses çıkaramayan velilere sözüm lütfen bu sonu olmayan gidişe dur deyin. Eğlenmeyi illa da açılmak saçılmak, süslenmek olarak bize yutturmaya çalışan işgüzarlara fırsat vermeyelim. Okullardaki programlara şöyle bir bakın gözlerinize inanamayacaksınız. Çocukları maskara yapmışlar, büyükleri eğlendiriyorlar. Bir eğitimci olarak yapılanların hangi yasa ve mevzuatta yer aldığını bilen varsa bana açıklasın. Anayasa mı? Milli Eğitim Temel kanunu mu? Eğitim-Öğretim kanunu mu? MEB Teşkilat kanunu mu? Ya da tüm bunlara bağlı olarak çıkarılan yönetmelik, yönerge ve tüzüklerde mi? Hatta müfredatta kutlamaların böyle yapılacağı yazıyor da biz mi cahil kaldık.

             Ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri öğretmenleriyle birlikte değişik isimler altında yapılan etkinlikler ciddiyetten uzak, birlikte içki içmeler, dans etmeler ve daha neler neler? Bütün bunların adı modernite oluyor. Ye, iç eğlen hayatın kısa tarifi. Büyüklerimiz kötü alışkanlıkların başlama yaşının ilkokula kadar düştüğünü söyleyip durmalarının esrarı henüz çözülememişken kanalların, gazetelerin, sanal dünyaların, var güçleri ile gençliğimizi özünden koparmaya çalıştığını göremiyoruz. Milletimizin genleriyle oynandığı bu asırda bu ameliyatı bizden bildiğimiz birileri tarafından yapılıyor olması da bizi oldukça tedirgin etmektedir.

                Üniversitelerin bilim üretmekten çok film ürettiğini görmeyen, duymayanımız yok. Üniversitesi olmayan şehrimiz kalmadı. Fakat üniversiteler açıldıkları yerlere ne kattılar bunu sormak gerekiyor? Sosyologlarımız araştırsın bizde öğrenelim. Fakat üniversitelerin açıldıkları şehirlere madden katkılarının, manen ise zararlarının olduğunu biliyoruz. Değerleri olanlar ve bu değerler için yaşayanlara sözümüz olamaz. Fakat değerini alıp satanların, dönüp değiştirenlerin, sergide kendini sunanların, hayırda değil, gayrı meşrulukta yarışanların milli kurumlardan uzakta olmasını diliyorum. Siz ne dersiniz?