İl, ilçe müdürleri, müdür yardımcıları, şube müdürleri, okul müdürlerinin atamaları derken sıra müdür yardımcılarına geldi. Göreve yeni gelenler, görevine son verilenler, görev bekleyenler, hakkının yendiğini düşünenler….…. Hemen hemen herkeste bir figan, feveran.

Ömer Dinçer, şüphesiz ki milli eğitim camiası ve özellikle de öğretmenler tarafından pek sevilmeyen hatta nefret edilen bir bakandı. Neden mi?

Çünkü öğretmenlerin için için bildiği, camianın büyüklüğü sebebi ile kimsenin söylemeye cesaret edemediği gerçekleri, çağın ve zamanın gerçeklerini öğretmenlerin yüzüne haykırdığı için,

Atanama bekleyen üç yüz bin öğretmeni sabredin, atanacaksınız vaatleri ile avutmak yerine “atanamayan öğretmenler başka iş bulsunlar” deme cesaretini gösterdiği için,

Öğretmenlerin tatil dönemlerinin çok uzun olduğunu söylediği için, Öğretmenlerin sınıf içi ve dışı performanslarını ölçecek standartlar geliştirmeye çalıştığı için,

Öğretmenlerin yılda iki kez olan özür grubu atamalarını yılda bir kereye indirdiği ve öğrencilerin mağdur olmasını önlediği için,

Bir takım “ayrıcalıklı” öğretmenler için işletilen il emrini kaldırdığı için, Hakim, polis, savcı vb. eş durumu atamalarında üstünlük yerine eşitliği getirdiği için,

Atanıncaya kadar her yerde öğretmenlik yaparım deyip, MEB’in kendisini ihtiyaç duyulan yerdeki okulda öğretmenlik yapması için aldığını bile bile, atandıktan sonra eğitim, eş, sağlık vb. durumları bahane edip ücretli öğretmenlere sınıflarını teslim edenlerin önüne set çekmeye çalıştığı için,

Özellikle iyi bölgelerdeki okul müdürlerinin veliyi haraca bağlayan bağış uygulamasına savaş açtığı için,

Eğitimi içten içe kemiren, adam kayırmacılığı ve göz boyacılığında doruklara çıkmış sendikaları, siyasileri eğitim üzerinden ellerini çektirmeye zorladığı, zihinsel dönüşümü ve standartlaşmayı sağlamaya çalıştığı için,

İçinden çıkılmaz, birbiri ile çelişen onlarca mevzuatı kaldırıp sadeleşmeyi sağladığı için, Yurtdışı dahil bütün görevlendirmelerde nitelik, sınav ve mülakata dayalı bir sistemi getirmeye çalıştığı için,

Eğitim camiasından kiminle konuşsam eğitimin kötüye gittiğinden, durumun giderek kötüleştiğinden dert yanıyorlar. Daha yanmaya devam edecekler. Siz istediniz bu düzeni. Sözlerinizle değil uygulamalarınızla. Size gerçekleri söyleyenleri korkuttunuz, sindirdiniz. Şimdi sonuca bakıp şaşırıyorsunuz.

Bu günkü durum, rahmetli Kemal Sunal’ın Koltuk Belası filmindeki belediye başkanının, esnafı hizaya getirdikten sonra başına gelenlere benziyor. Bu filmi lütfen bir kere daha sonuna kadar ibretle izleyin ve şimdiki duruma ne kadar benzediğine şaşırıp kalın.