Değerli dostlar ; çok önemli günler yaşıyoruz. Ortadoğu’da, ülkemizde,ülkemizin güney sınırlarında çok ama çok önemli günler yaşıyoruz.

İki bin on beş yılı terör ve terörizim kaynaklı olaylar açısından pek de iç açıcı geçmiyor. 7 Haziran seçimlerine kadar ve seçimler sonrasında ortaya çıkan durum devletin sabrının ne kadar sınanabileceği idi. Sınama bitti çünkü sabır taşı çatladı.  

Kim ne derse desin DAİŞ- PKK-YPG adı ne olursa olsun terörü besleyen ,Kürtleri temsil ediyor yalanı ile PKK’yı başa bela edenler şimdi de adına İslam devleti diyerek islamı devletleştirmeye çalıştığı yalanı ile İŞİS-DAİŞ terörünü hortlattılar. Sahi 1 yıl öncesine kadar bu örgütü bilen var mıdır? Bir anda Suriye ve Irak’ın kuzeyi altın tepsi ile bunlara sunuluverdi. Üstelik tüm USA silahları ile birlikte.

Uyanık olma zamanı . uyanık olma ve neyin nereden geldiğini görme ve bilme zamanı. Uyanık olma ve iplerinin kimlerin elinde olduğu ayan beyan ortada olan itlerin ve sahiplerinin bu coğrafyada istedikler gibi at koşturamayacaklarını bildirme zamanı.

Bundan 24 yıl önce Irak’ın Kuveyti işgali sonrası Merhum Üstadımız ESAD COŞAN (KS) İslam dergisi başyazısında bugün bile geçerliliğini apaçık koruyan uyarılarını dile gitiriyor ve diyor ki :

           “Doğu ve Batı blokları soğuk harbi terk ederek, Avrupa’ya bahar havası getirdiler, savaş tehlikesini şuurlu, basiretli fedakârlıklarla üzerlerinden uzaklaştırdılar. Şimdi şom kara bulutlar bîçare İslâm ülkeleri üzerine çökmüş durumda.

İslâm ülkeleri, kendi aziz vatanlarını savaş alanları haline getirmekten, Batılıların Avrupa’da yaptıkları gibi kaçınamazlar mıydı? Elbette kaçabilirlerdi. Ama birçok İslâm ülkesi, basiretsiz ya da hain idarecilerin eline düşmüş. Halk, yakalarını bunların elinden kurtaramıyor; hain ve zalimi alaşağı etmeyi başaramıyor.

Bu değersiz, akılsız, menfaatperest, bencil idarecilerin, emperyalizmin kuklalarının, halklarını yanlış yollara ve felaketlere sürüklemekten vicdanları hiç sızlamıyor.

Dünya siyasetini yönlendiren süper güçler ise gaddar mı gaddar, menfaat ve çıkarları için yapmayacakları kötülük yok!

Nerede kültür, medeniyet, hakkaniyet, insaniyet, hürriyet, uhuvvet, musâvât, sevgi, saygı, hukuk, İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi? Hepsi laftan ibaret, göz boyama, her yerde her zaman çifte standart ve tarafgirlik! Körfez’de kavganın asıl sebebi ne? Petrol, milyarlar, hırslar, menfaatler!”

Burası ise tam bir ironik göndermeler içeriyor.

“Müttefik devletler, dünya sulhunun vefakâr ve fedakâr bekçileri ve ezilen masum milletlerin gönüllü hürriyet ve istiklal havarîleri oldukları için mi oradalar? Hayır, ne gezer, sırf menfaatleri için; petrol kuyuları elden kaçmasın diye; İsrail’i daha iyi korumak maksadıyla; İslâm ülkelerini bölmek ve birbirine hasım kamplar haline getirmek gayesiyle; Orta Doğu’nun haritasını yeniden düzenleyecek, korudukları bazı ırklara toprak sağlayacak, bazı ülkeleri paylaşacaklar ümidiyle!”

“Savaş kapımıza kadar geldi. Dün Saddam’ı kışkırtıp besleyip İran’ı kırdırttılar, bugün onu tepelemek için bizi teşvik ediyorlar. Yarın da bizi tepeletecek oyunlar hazırlarlar! Ey ilgililer! Onlara hiç güvenmeyin. Ermeni’yi, Rum’u, Yahudi’yi, Kıbrıs’ı, Bulgaristan’ı, Rus’u, haçlı zihniyetini, emperyalist emelleri göz ardı ederseniz sonunda siz zararlı çıkar, çok pişman olursunuz ama iş işten geçmiş olur.

Bu emellerin başında elbette ve en önemlisi kurma amaçlı ARZ-I MEVUD hülyası peşinde koşan Büyük İsrail sevdalısı Siyonizm ve Siyonistler gelmekte.

 

Bizler bugün maç izler gibi savaş izlemekte, bize saldıranlara mukabele de bulunsak bile meydana gelen ölümlerde elini ovuşturan batılıların ekmeğine yağ sürtmekteyiz. 21. yüzyılda daha da güçlenmesi ve modern ülkeler arasında özbenliği ile yer alması beklenen ve gereken ülkemize en büyük kötülüğü, çelmeyi bu tür savaş çığırtkanlarıı takmakta.

           

            Ancak şurasını göz ardı etmemeliyiz. Merhum Yazıcığlu’nun deyimi ile biz Türkler kan meraklısı bir millet değiliz. Kimse bizim vatanımıza elini uzatmaya cüret etmesin. Mesele vatan olursa dünyanın şah damarını kesmekten çekinmeyiz.

 

            Milletimize yönelen namluların indirtildiği, akan kanların sona erdirildiği, ağlayan şehit yavrularının ve analarının gözlerindeki aşların dindiği bir sabaha uyanmak ümidi ile …