Oysa giderken onu Kahraman ilan etmiştik. 

Bu ülkenin garip bir kaderi var sanırım. 

Görev verilen kişi adeta kahraman ilan ediliyor.

Kapasitesi,kalibresi dilden dile gezinirken, her dil,yeni bir içerik ekliyor. 

Kar topu etkisinin bütün özellikleri görülebiliyor. 

Bu büyüme hızı kontrolsüz olsa gerek,

bir istifa ile 

bir emeklilik ile 

tartışılır bir hale dönüşüyor. 

 

Bu ülkede Tavan ile tabanda olmak gece ile gündüz gibi hızlı.

 

Gönlümüzün, yüreğimizin tepesine oturttuğumuz adamı,bir günde yerin dibine sokma becerimiz var.

 

Bu ülkede kahraman yapmak ile kahramanlığını yok etme tecrübesi bize has bir özellik.

 

Bu yazılanları nereye bağlayacağımı merak ediyorsunuz? 

 

Merakınızı gidermek yerine, merakınıza yeni bir soru ekleme zarureti doğdu. 

 

Tam bu sözlerin bitiminde size şunu soruyorum; 

 

Ona Diyanet İşleri Başkanlığını en iyi yöneten Başkan diyorduk, 

 

Mescidi Aksada ilk hutbeyi okuyan başkan diyorduk, 

 

Diyanetin onuru, diyanetin gururu diyorduk... 

 

evet evet başkandan bahsediyorum. 

 

O kadar özenli cümleler kuruyorduk,kuruyorduk da şimdi bunların tam tersini söylemek için kolları sıvamaya başladık bile. 

Kimden bahsettiğimi anladınız değil mi? Tabi ki 

Mehmet Görmezden. 

 

Birileri bu ülkede birilerinin aklıyla dalga geçiyor. 

 

Birileri bu ülkede herkes adına düşünüp, herkes adına karar veriyor. 

 

Birileri bu ülkedeki bütün beyinlerin kendi beyni karşısında bir hiç olduğunu düşünüyor. 

 

Bu yazının ana hatlarına baktığımızda ne oluyor diyebilirsiniz? 

 

Tıpkı benim bir kahramanı madara etmeye çalışan kalemşörleri okurken hissettiklerim gibi...

 

Vefadan bahsetmek yersiz dedirtebiliyor mesela.

 

İş bitti yapı paydos dercesine ilk söylenilen ile son söylenilen arasında tutarsız söylemler bu kadarı da olmaz dedirtiyor.