Özel sektörün kendi gerçekliği içerisinde ezilen, kamuoyunda seslerini duyuramayan, kimsenin dert etmediği, hakları yenen ve haklarının farkında olmayan büyük öğretmen camiası var.

2016 verilerine göre özel okulların, okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında çalışan öğretmen sayısı 130 bin 868. Üstelik bu sayıya özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, sürücü kursları, özel öğretim kursları ve çeşitli kurslarda çalışan öğretmenler dahil değil.

Özel kurumlarda çalışan öğretmenlerin büyük bir kısmını kamuya atanamayanlar oluşturuyor. Atanamamalarından dolayı kendilerine karşı geliştirilen hem ön yargılarla (başarılı öğretmen olsaydı atanırdı vb.) hem de kendilerine yapılan haksızlıklarla mücadele etmek zorundalar.

Türkiye’nin büyük devletler arasındaki yerini sağlamlaştırması ancak eğitimli ve nitelikli bireyler yetiştirmesi ile mümkün olacaktır. Yakıp yıkan, yok etmekten zevk alan, toplumun dertlerini umursamayan, kendinden başkasını düşünmeyen, uyuşturucu batağına saplanmış bir nesil istemiyorsak, bu gençleri yetiştirecek eğitimcilerimize gereken değeri vermeliyiz.

Büyük devletlerin vizyonları vardır. Vatandaşları arasında ayrım yapmaz. Vizyonu doğrultusunda onlara yön verir. Verilen eğitim aynı amaca hizmet edecekse kamunun, özel okul ve diğer kurumların sınırlarını çizmeli, Türk Eğitim Sisteminin hedefleri doğrultusunda çalıştırmalıdır. Eğitimcilerimizi özel ve kamuda çalışanlar şeklinde ayrıma tabi tutmak, patlak tekerlekli araba ile yol almak gibi olacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı son yıllarda böyle bir öğretmen camiası yokmuş gibi davranıyor. Milli Eğitim Müdürlüklerince yapılan hizmetiçi eğitim çalışmalarına özel okul öğretmenleri çağrılmıyor. Bu öğretmenler aday öğretmenlik sürecinden geçirilmiyor. Özelde çalışan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığının vizyonundan, amaçlarından, mevzuatından haberdar edilmiyor.

Eskiden aday öğretmenlik eğitimleri sadece devlet okullarına atanan öğretmenlere değil özel okul öğretmenlerine de verilirdi. Özel de çalışan öğretmenlerde Türk Eğitim Sistemini, kanunları yönetmelikleri öğrenirler, kurumlarında kendilerini zora sokacak durumlara karşı bilgi sahibi olurlardı.

2023 hedefleri doğrultusunda özel okulların açılması çeşitli sübvansiyonlarla desteklenmekte, eğitim sistemi içindeki oranları gün geçtikçe artmaktadır. Bu oran artışını sağlamak adına, çalışan ücretlerine asgari bir sınır konulmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Çoğu öğretmen asgari ücret civarlarında dolaşan bir ücrete mahkum edilmiş durumdalar. İş güvenceleri bir yıllık sözleşmelerle sınırlıdır. Mesai süreleri devlette çalışanların nerede ise iki katıdır.

Serbest piyasa oluşmadan, serbest piyasa düzenin kurallarını işletmek ne kadar doğru olabilir. Her yıl enflasyonun oldukça üzerinde yapılan özel okul zamlarına sınırlama getiren devlet, bu kurumlarda çalışan öğretmenlerin haklarını koruma adına da gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.