Kütahya’dan telefonla beni arayan bir arkadaşım, kaynak  kitap almak için gittiği kırtasiyedeki kuyruktan yakınarak, “Koskoca ilde bir o  kırtasiye öğretmenin tavsiye ettiği kitabı getiriyor. Bütün öğretmenler de anlaşmış gibi aynı yayın evinin kitabını almamızı istiyorlar.” demesi üzerine bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

    Sayın Bakanımız Nabi AVCI’nın, eğitim alanında yapmaya çalıştığı dönüşümü, göreve başladığındaki durumları ve dönemin hassasiyetlerini dikkate aldığımızda, Cumhuriyet tarihinin en reformist ve cesur Milli Eğitim Bakanlarından biri olduğunu söylesek abartmış olmayız herhalde. 

    Sayın Bakanımız döneminde eşitlik adına, hayata geçirilen güzel uygulamalardan biri de, daha önce sadece devlet okullarında öğrenimlerine devam eden öğrencilere verilen  "ücretsiz ders kitabı"  dağıtılması uygulamasını, devlet, özel okul ayırımı yapılmadan, bütün öğrencileri kapsayacak şekilde genişletmesidir. 

     Bakanlığımızın ve Bakanımızın, bu geniş vizyon ve hassasiyetine hem devlet okullarının hem de özel okulların bir kısmı ihanet etmektedir.

    MEB tarafından öğrencilere dağıtılan ders ve çalışma kitapları, içerik, görsellik, öğrenci seviyesine, MEB programlarına ve kazanımlara uygunluk bakımından defalarca kontrolden geçmektedir. Halbuki kaynak kitap denilen yayınların bu tür bir kontrolden  geçmediği gibi MEB program kitaplarında olmayan gereksiz bilgi ve alıştırma ile öğrencilerin vakitlerinin boşa harcanmasına neden olmaktadır.

    Hal böyle iken, geçmişten gelen ve  öğretmenlerin zihnine bir  virüs gibi yerleşen “kaynak kitap aldırma hastalığı” maalesef, dershanelerin kapanmasından sonra daha da azgınlaşmıştır.

   Özel okullara ücretsiz kitap dağıtımı uygulanmadan önce “Bizim öğrencilerimize de ders kitapları ücretsiz olarak verilsin. Özel okullarda okuyan öğrencilere ayrımcılık yapılmasın.” diye yeri göğü inleten  bazı özel okullar, devletin ücretisiz  olarak verdiği ders kitaplarını bırakın kullanmayı, kapağını dahi açıltırmadan çöpe atmaktadır. Dahası, belli kırtasiyelerle anlaşarak “kaynak kitap” adı altında velilerine kitap aldırtmakta ve satılan kitaplar için kendileri ile anlaşan kırtasiyeden kar payı almaktadırlar.   Kırtasiyeye girdiğinizde, çocuğunuzun gittiği özel okulun adının yazılı olduğu reyondan,  okulunuzun adı yazılı çantaya konulmuş onlarca kitap 450 ile 1500 TL arasında bir paraya size sunulurken,  kitabı alan öğrencinin adı soyadı bir deftere kaydedilmektedir.

     Özel okulların durumu böyle de devlet okullarının ki onlardan farksız mı?

   TEOG’un ne olduğunu anlamayan ve anlamamakta ısrar eden bazı öğretmenler, öğrencileri SBS’ye hazırlar gibi çalışmaya, test çözmeye, özel ders ve kaynak kitap almaya zorlamaktadırlar. Daha kötüsü bazı öğretmenler öğrencilere kaynak kitapları kendileri satmaktadırlar. Bir çok lisenin durumu da bundan farksız değildir.

    Kaynak kitap sektörü  milyarlarca liranın döndüğü, belki dershanelerden bile daha büyük bir sektördür. Kontrolsüz, denetimsiz yüzlerce yayın, kaynak kitap adı altında serseri mayın gibi ortalarda dolaşmaktadır. Dershanelerle mücadele edildiği gibi dershane kültürünün bir türevi olan kaynak kitaplarla da mücadele edilmesi gerekmez mi?