PİREYE KIZIP YORGAN YAKMAK

YA DA

İKİ BİN ON DOKUZ

          Allahın yıllar önce lütfettiği ilk evladın doğumu zamanlarında yaşadığım telaşı hatırlıyorum. Milletin kadın bir doğurur erkek dokuz doğurur dedikleri sözün anlamını ilk defa o tecrübe ile fark ederek anlamıştım. Türkiye büyüdükçe güçlendikçe bizim doğum sancılarımızın miktarı sürekli artıyor olacağa benzer. Aradan geçen onca tehlikeli işlere rağmen 2009’ da biz dokuz doğurduk belki ama bu gidişle sanki artık on dokuz doğuracağız.

          Ümmetin yüz akı, gönül süruru olmayı başarmış bir siyasi yönetimin varlığı içeriye huzur ve güven verdiği kadar, dışarıda kalmış olan kardeşler açısından geleceğe olan umudu yeşertiyor olmasına rağmen, hatta tüm dünya mazlumlarına ve müslümanlarına (bu bazen tamamen aynı gibi geliyor) el uzatan bir büyük ülke durumuna gelmiş olsak bile bazen tedbir amaçlı orkular yaşamıyor ya da bundan dolayı ürpermiyor da değiliz. Hem de ülkede ciddi bir '' Cumhur İttifakı ’’ dahi kurulmuş olmasına rağmen bu ürperti mevcudiyetini korumaya devam etmektedir.

          Neden peki?

          Şundan dolayıdır ki; bu ittifakın dahi % 50+1 hedefi ile ilgili çok ama çok çalışması gerektiği yönünde bir takım cümleler kurulurken, bazı özellikle oluşturulan olumsuz tahlillerin farklı mecralarda ciddiyetle ele alındığını ve üzerine art niyetlilerin kendi umutlarını da içeren ama milletin bahtına / bağrına paslı bıçak gibi saplanacak ifadeler ile öngörülerde bulunduklarına şahit oluyoruz. Hatta geçenlerde bir tahlil ulaştı; Ak Parti’den ya da cumhurbaşkanı ittifakından kaçanlar Saadet’e gidiyor şeklinde. Bu aslında pek istenmeyen bir şey olamaz ancak gelecek seçimleri tehlikeye düşüreceği ve iktidarın el değiştireceği yönünde ki endişeleri de tetikliyor olması bakımından önemlidir.

          Peki bu tarz tahliller ne kadar doğrudur? Ya da doğruluğu ne kadar test edilebilir?

          Dikkat ederseniz ben yorumlar ve fikirler var ve dolaysıyla endişeler de oluşuyor ifadesini kullanıyorum. Bu konuda benim ya da bir kısım medyanın (!) ne düşündüğü değil milletin bu tarz yorumlardan ne anlayacağı veya ne derecede etkileneceği meselesi önemlidir. Yakın zamanda yapılan Belediye başkanları ile ilgili değişim aslında olumsuz sonuçlar doğurması gereken bir süreç olmasına rağmen Ak Partiye hiç te zarar vermeden ber taraf edilidi son derece mahir bir şekilde. Bunun bir diğer hamlesini ise il ve ilçe başkanları değişim süreci açısından görüyoruz.

          Bu konuda da bir çok açıdan haklı olarak yine taze kan arayışı ve sadakat temeli üzerine bir yöntem tercih eden Sayın Cumhurbaşkanımız bildiğimiz alanlarda yine inanılmaz bir başarı hikayesi ortaya koyuyor gibi. Ancak on yedi yıldır iktidarda olan bir parti olunca o ilk aşkla çalışma dürtüsünü yeniden hane hane; ocak ocak; iş yeri işyeri ve sokak sokak üşenmeden gezip milletin ak kadrolara olan inancını tazeleyebilecekleri konusunda biraz endişeliyim. Bazen aldığı hizmetleri hükümetten değilde devletten aldığını ve kim gelirse gelsin bu hizmetlerin devam edeceğini sanma yanlışına düşen insanlarımız olabiliyor. Böyle olunca pireye kızıp yorgan yakmaya kalkanlar olabilir.

          Şu halde bu konuda toplumun tüm kesimlerini ikna etme becerisini kim ortaya koymak zorunda kalacaktır. Tabii ki teşkilatlar. Teşkilatlar İstanbul Büyükşehir Belediyesini aldığımız günlerde ilk siyasi çalışmaların yapılışında ki metod ve samimiyeti üzere çalışırsa elbette hedef % 50+1 in üzerine taşınabilecektir. Bu arada seçmen kitlesi olarak normal şartlarda Mhp’nin de eksiksiz ittifaka destek vermesi hem ilkeler ve siyasi etik açısından önemli hem Mhp’nin taban olmasa da Bahçeli’nin dava arkadaşlarını çok iyi ikna ve motive etmesine bağlı olduğunu da söylemeden geçmeylim . Ak Parti’ye bir şekilde kırgın olanlar olabileceği gibi Mhp’den de aşırılardan bir kısmının oy vermeme ihtimalini ele aldığımızda riskli ve uykuları kaçıran bir durum ortaya çıkıyor.

          Aslında mesela seçim öncesinde birazcık bilgi sızdırılsa iyi olur seçim sonrasına yönelik olarak. Örneğin hangi bakanlıklar Mhp’de kalabilir gibi, ya da kaç bakanlık verilme durumu olacaktır gibi. Aslında ‘’ Cumhur İttifakı’’ nı eleştiren CHP daha önce el altından ittifak yaptığı beraber sallamalarından belli olması ile bu ittifakın hem fikir babası hem müsebbibi olmak dolayısıyla kendisine ne kadar ağır ceza verse azdır. Onlar bu sefer ortaya çıkan ittifaka ayrı ayrı zara vermek için çalışma kararı alsalar da fiilen sandıkta ittifak yapacaklar yasal olarak ve aleni yapmasalar da. Böyle olunca diğerlerinin (CHP-HDP vs.) ittifak yapıp yapmadığına bakmaksızın özellikle konuşulup ta bir türlü sonuçlandırılamayan diğer aynı cenah partilerinin ittifaka dahlinin gerçekleştirilmesi yönünde fikrin korunması ve er geç gerçekleştirilmesinde yara olduğunu mülahaza ediyorum.

          Böylelikle ister kanunen ister sandıkta kim ittifak ederse alanda da destekleşmenin arttırılması önem arz etmektedir. Çünkü ve özellikle CHP hiç bir şekilde ofsayta düşmüyor terör konusunda bile destekten imtina etmiyor iken. Herkes ikibin ondokuz’a odaklanmış ve mevcut iktidarın ülke bekasının kilidi olduğunun farkındalığına dikkat etmek gerekmektedir. Bundan dolayı özellikle saadet her ne kadar eleştirirse eleştirsin Cumhurbaşakanı’nın ona dönüp te en küçük bir inciten ifade kullanmaması dikkati çaliptir. Bir de üstüne üstlük her seçim öncesi demokrasi havarisi kesilen ve inanç özgürlüğü konularında süslü ifadelerle gönül çelmeyi amaçlayan cümleler ile şirinlik yaparken gaza gelebilecek az bir zümrenin olacağı ihtimalinin dahi özenle değerlendirilmesi gerekmektedir.

          Özellikle Afrin operasyonu gibi uluslar arası süreçte dahi büyük bir Zafer’in tesiri alanda devam ederken derlenen Mhp oylarına, yapılan operasyon sonrasında ekrana Afrin’den yansıyan mutluluk kareleri vicdani davranacak Kürt oylarını da çekebilecektir ittifaka. Aslında bu seçim için çok erken olmakla birlikte yaşananacak her hangi olağan üstü lumlu ve ya olumsuz tesir olmadan değerlendirdiğimizde gereken oranı elde etmek '' Cumhur İttifakı’’ için pek te zor gözükmemektedir. Ancak koca ülke kimsenin bireysel ya da dar görüşlü değerlendirmelerine kurban edilmeden karşılıklı görüşmelerle nihai olarak hem Türkiye’nin hem tüm İslam aleminin yüzünü güldürecek bir şekilde sonuçlanması ve bu seçimin de başarı ile niyete erdirilmesi herkes için İslami, İnsani, Siyasi ve Ahlaki bir görevdir.

          Vesselam

          Cevat YEK

          21.03.2018 02.28